Wednesday, February 01, 2012

Favori İçkilerim (Top - 5)

Alkollü içecekleri mümkün olduğu kadar ölçüsünde ve tatlarından keyif almaya çalışarak tüketirim. İçtiğim ilk alkollü sıvı biraydı (Doğal olarak), 14 yaşındaydım ve bir kutu Efes’i bitiremeden kendimi yerlerde sürünürken bulmuştum. İlk zamanlarda bira dahil bütün içkilerin tadı korkunç acı geliyordu, sırf sarhoşluk hissi versin diye kötü tatlarına katlanıyordum. Sonra zamanla (sanırım Sihirli 21 Kuralı diye bir şey gerçekten var, bir şeyi 21 defa (ya da o civarlarda) yaptığın zaman alışıyorsun, değiştiremeyeceğini düşündüğün şeyler alışkanlıkların haline geliyor) alkollü içeceklerin yarattığı kafa halleri dışında tatlarından da keyif aldığımı hissetmeye başladım.Acemilik dönemlerimde her ne zaman duracağını bilemeyen ergen gencin maruz kalabileceği birkaç kaza yaşadım. (Amcamın yazlığında hayatımda ilk defa rakı içtiğim ve gerizekalı gibi üzerine bira ila cila yaptığım gece hayatımın en uzun gecelerinden biriydi, 2-3 saatimi klozetin başında geçirmiştim) Ancak deneye deneye hangi içkinin nasıl içilmesi gerektiği konusunda tecrübe edindim ve şu an itibariyle belli bir alkol kültürüne sahip olduğuma inanmaktayım. Aşağıda farklı içki türlerinden favori içkilerimle ilgili bir derleme yapıyorum. Türlerin içinde en sevdiklerimin yanı sıra alternatif markalar ve “Bunu içeceğime ispirto içerim daha iyi” kategorisi de yer alacak…Here we go:


1 - VİSKİ

İskoçyalıya “Viskiye buz atılır mı?” diye sormuşlar. ”Biz kadınları ve viskimizi çıplak görmekten hoşlanırız“ diye cevap vermiş..Aslında şahsi kanaatim bardağa atılan 1-2 buzun bu içkiye lezzet verdiği yönünde. Dolayısıyla Scotch viskileri buzlu ama kesinlikle sek içiyorum. İrlanda viskilerine ve single malt viskilere ise buz ilave etmiyorum tabi ki..(Single Malt viskilere buz atmak otoriteler tarfından görgüsüzlük olarak kabul edilir) Viskiyi kolayla ya da sodayla karıştırmak, bu enfes içkiden alacağınız keyfi çok büyük ölçüde azaltıyor. Harmanlanmış (Blended) kaliteli bir viskiden ağza gelen tahıl tadının ve duyulan duman kokusunun çekiciliği kelimelerle anlatılmaz ama yine de:

Favorim:Jameson Irish Whiskey. Şu güne kadar içtiğim bütün Scotch viskilerden daha harika bir tadı var bu meretin..Aldığınız yudumlar gırtlağınızdan aşağıya hafifçe kayarken kendinizi İrlanda’nın yemyeşil ovalarında hayal ediyorsunuz. Jameson’ı, üç kere damıtılarak üretilmesinin sonucu olan hafif içimi ve içindeki karamel ve vanilya aromasının diğer viskilere göre daha yoğun olmasından dolayı kız viskisi ya da içimi kolay viski olarak görenler olsa da benim favori ateş suyumdur kendileri…Hatta içtiğim bütün alkollü içecekler içerisinde lezzet bakımından belki de en tepede olandır. Buz ilave edilmesine gerek yoktur, doğrudan şişesinden bile rahatlıkla içilebilir..

Alternatif: Jack Daniels. Evet ikinci favori viskim bir Tennessee viskisi, yani ilk ikiye bir Scotch koyamıyorum ama Jack Daniels bunu sahip olduğu eşsiz lezzet ile fazlasıyla hak ediyor..

Uzak Durulması Gereken: Vat 69. Hayatımda bir defa ucuz fiyatına kanıp içme gafletinde bulunduğum Vat 69’u içeceğinize zar zor kazandığınız paranızla başka bir şeyler yapmanızı öneririm. Deniz Feneri’ne bağışta bulunun, Titan saadet zincirine katılın ya da paranızı Albaraka Türk’e yatırın ama bunu içmeyin…



2 - VOTKA

Soğuk kış gecelerinin ve karanlık sokak aralarının vazgeçilmez içkisi..Damıtılmış içkilerin babası..Votka ile ilk tanışmam vişne suyunun yardımı ile gerçekleşmişti. Daha sonra kola, fanta, limon suyu, şeftali suyu, enerji içeceği ve hatta gazoz gibi içecekler ile karıştırıp içmeyi denemiş olsam da votkayı artık genellikle şu şekilde içiyorum: Bardağı votka ile dolduruyorum, içine bolca buz ve 1 dilim limon atıyorum..Özellikle soğuk havalarda bu formül süper oluyor, limon alkolün sertliğini azalttığı için içtiğiniz sıvı boğazınızı yakmıyor. Bunun yanı sıra votka, sulandırılmış saf alkolden üretilen bir içki olduğu için insan içtiğinde kanının temizlendiğini hissedebiliyor.

Favorim: Finlandia Vodka. Finlandia Vodka, bu soğuk ama şirin kuzey ülkesinde yetişen 6 taneli arpalardan ve ülke coğrafyasında büyük yer kaplayan buzulların suyundan üretiliyor. İçkinin yapımında kullanılan su, tamamen saf ve yaklaşık 10000 senelik bir geçmişe sahip. Yapımında kullanılan suyun hiçbir filtreleme işlemine tabi tutulmaması bakımından Finlandia Vodka, dünyadaki diğer bütün votkalardan ayrılıyor. Bol buz ilavesiyle ve sek içildiğinde insana müthiş bir lezzet sunuyor. Meyveli çeşitleri, özellikle Lime, Grapefruit ve Cranberry aromalıları benim favorilerimdir..

Alternatif: Binboa Votka: Aslında Binboa, kaliteli bir votkanın sahip olması gereken her özelliğe sahip. Üç kere damıtılmış olması nedeniyle tadı lezzetli ve içimi zor değil. En önemlisi, ölçüyü kaçırıp şişenin dibini gördüğünüzde bile ertesi sabah baş ağrısıyla uyanma şansınız düşük. Binboa, kalite bakımından yabancı bir çok votkayla yarışabilecek bir marka, ayrıca aromalı çeşitleri (özellikle kan portakallısı ve nanelisi) de harika…

Uzak Durulması Gereken: İstanblue VotkaAsla” diyorum…Ancak içtiğiniz içkiden iğrenç, acı bir tat almak istiyorsanız ve ertesi sabah kafanızın içinde fillerin tepiştiğini hissederek uyanmak istiyorsanız içebilirsiniz..Bence yine de sırf ucuz diye kendinize bu eziyeti yapmaya değmez..İstanblue kolonya pardon votka’nın renkli reklamlarına ve şişelerine kanmayın, "Yok arkadaşım ben votkaya para vermem o kadar" diyorsanız hemen hemen aynı fiyata Belarus Vodka, Lithuanian Vodka, Savoy Vodka gibi import içkiler var, onları deneyin…


3 – BİRA

Arada bir "... içkisine o kadar para vereceğime 3-4 tane bira alırım televizyon karşısında keyif yaparım hem de ekonomik olur” diye düşünmeyen var mıdır? Bira, içindeki maya yüzünden sürekli büyüyen göbeklerin sorumlusudur..Pek çok insan gibi benim de ilk alkol deneyimimi bu içki ile yaşadığımı yazının başında belirtmiştim. Zamanla yerli ve yabancı birçok birayı tatma fırsatım oldu. Kimilerini “adamı yamultan biralar” olarak sınıflandırabileceğimiz gibi (Tuborg Kırmızı, Tuborg Kış Birası…) kimileri de “kız birası” diyebileceğimiz kategoriye giriyorlardı (Mariachi, Miller…) Peki benim insanoğlunun ürettiği en eski içeceklerden biri olan birada favorim hangisiydi acaba?

Favorim: Heineken. Alkol oranı yüzde beş olmasına rağmen aroması bunun kadar lezzetli, içimi bunun kadar keyifli bir bira daha tanımadım. Sıcak bir yaz gününde su yerine kana kana içilebilecek yegane içkilerden biridir. Tabi Hollanda’dan ithal edildiği için her yerde bulunmamaktadır. Bulunsa da 33 cl’lik şişelerde bulunur ve fiyatı da normal biralarınkinden yüksektir. Ancak bir kere içtikten sonra diğer biraların tadı arpa suyu gibi gelmeye başlar…

Alternatif: Leffe. Koyu bira kategorisine giren Belçika birası Leffe’nin hem Brune hem de Blonde çeşitleri mükemmeldir. Özel bardağında içilir, ancak Türkiye’ye daha yeni yeni gelmeye başladığı için bardağını bulmak zordur. O yüzden kafaya dikerek ve hiç bitmemesini isteyerek içersiniz. Diğer import içkiler gibi pahalıdır ama verdiğiniz her kuruşa değer…

Uzak Durulması Gereken: Tuborg Yeşil. Bu birayla tanışmam 2006 yılında çalıştığım Atlantis Müzik'in Alman senfonik metal grubu Haggard’ı konser vermek üzere Türkiye’ye getirtmesiyle oldu. Tuborg, konsere sponsor olmuştu ve bize bu yeşil biralardan içmemiz ve gruba dağıtmamız için birkaç kasa vermişti. Yeşil Tuborg’un berbat bir bira olduğunu Haggard konserinden önce Yeni Melek Konser Salonu’nun sahne arkası odalarından birinde fark ettim. Zaten Haggard’ın birkaç elemanının yanımıza gelip “Biz Efes birası istiyoruz” demeleri fazla uzun zaman almamıştı…




4 – RAKI


Yanında illaki bir şeyler yeme ihtiyacı doğurması bakımından diğer bütün alkollü içeceklerden ayrılan aslan sütümüz. Rakı, diğer içkilere göre daha fazla dikkat edilmesi gereken bir içkidir. Çarptı mı fena çarpar ve bir anda çarpar. Yavaş yavaş, tadını çıkartarak içilmesi gerekir. Rakı ile ilgili şöyle bir anım var: Amon Amarth vokalisti Johan Hegg, 2004 yılında Rock The Nations festivali için Türkiye’ye geldiğinde organizasyon şirketinden bir arkadaşım kendisine bir şişe rakı hediye eder. Johan Hegg İsveçlidir ve İsveçlilerin birçoğu gibi non-stop içmeye alışık bir bünyesi vardır.(Rivayete göre festival sırasında aşırı alkolden kustuktan hemen sonra ağzını bira akan musluğa dayayıp içmeye devam etmiştir) Konserden sonra arkadaşım Johan’a rakıyı nasıl bulduğunu sorar. Johan’ın cevabı şöyledir: ”Man, this is the most brutal drink I’ve ever seen!”

Favorim: Tekirdağ Rakısı. Şu güne kadar içtiğim bütün rakılardan farklı, kaymak gibi bir tadı vardır bu rakının. İçerken damağa yapışan üzüm tadına doyum olmaz.Trakya bölgesinde yetişen üzümlerin kalitesinden olsa gerek, içtikçe içesiniz gelir. Kokusu da diğer rakılardan farklıdır, anasonu insanın başını döndürür. Bir de Tekirdağ Rakısının altın serisi vardır ki onu hiç anlatmayayım en iyisi…

Alternatif: İzmir Rakısı.”Neden daha fazla ödeyeyim?” diyenler için harika bir seçenektir. Fiyatının uygun olmasının yanı sıra kalite bakımından da diğer rakılardan altta kalır yanı yoktur. Sadece aromasının biraz yumuşak olduğu söylenebilir…

Uzak Durulması Gereken: Abbas Rakı.Harika bir kapak tasarımına ve:

"baban pilates yapmazdı
o, yumuşak matlar üzerine yatıp bacak arasına
koyduğu renkli toplara
kafamı değdireceğim diye kasmazdı.
gerileceği zaman çağanoz gibi gerilir,
şimşek gibi çakardı.

baban hayattan tat almasını bilirdi.
sen de bil!
abbas rakı iç
!"

Şeklinde kalburüstü bir reklam sloganına sahip olan bu içkinin içindeki sıvının maalesef ki rakıyla pek alakası yoktur. Şimdiye kadar içmediyseniz sakın içmeyin..



5 – ŞARAP

İtiraf etmeliyim ki şarap kültürüm diğer içkiler kadar gelişmiş değildir. Hatta hayatımda “Bordeaux şarabı” ya da “yıllanmış şarap” kategorisine giren pek az şarap tüketmişimdir. Zaman zaman soğuk havalarda biraz beyaz peynir ve fazla ağır olmayan tütsü kokusu eşliğinde kırmızı şarap içmeyi severim. Beyaz şarabı da nadiren balık yediğim zamanlarda tüketirim.

Favorim: Dikmen Şarabı(Kırmızı). Hoş tadı ve makul fiyatıyla şarap reyonlarındaki ilk tercihimdir. 70 cl lik ve 1 litrelik şişelerde satılır ve aralarında az bir fiyat farkı olduğu için 1 litreliğini almanız tavsiye edilir. Ayrıca 1 litreliğini açmak için tirbişon gerekmez, kapağını kolayca çevirip açabilirsiniz. Dikmen Şarabı lezzetlidir, mide bulandırmaz..Efendi şaraptır…

Alternatif: Angora Şarabı. ”Sen de şarabın ucuzuna kaçıyorsun” diyebilirsiniz ama Angora gibi kaliteli markalar varken bunun on kat fazlasına Chateau Village Bel Air şarabı falan almak anlamsız geliyor bana. Mutlaka bu tür pahalı şarapların müptelalıları vardır ve kendilerine saygı duyarım ama alkol için o kadar para harcamayı göze alsam ilk seçimim damıtılmış içkiler olur..Neyse konudan kopmayalım, Angora’nın hem beyazını hem de kırmızısını gönül rahatlığıyla içebilirsiniz…

Uzak Durulması Gereken: Cumartesi Şarabı. Tek kelimeyle berbattır. Hatta şarap demek içimden gelmiyor bu iğrenç acı sıvıya. Bir yudum aldığınızda ağzınıza sirke, peynir ve maya karışımı ekşi bir tat gelir. Sırf kafa yapsın diye tadını almamaya çalışarak şişeyi bitirdiğinizde de bu sefer midenizi mahveder. Cumartesi içeceğinize köpek öldürenlerden Dimitrikopulo içmeniz daha akıl karıdır.



Bunların yanı sıra aşağıdakileri de zaman zaman keyifle içmekteyim:

The Famous Grouse Blended Scotch Whisky
Cutty Sark Blended Scotch Whisky
Cardinal Melon Kavunlu Votka

Bailey’s Irish Cream
St Remy's French Brendy

No comments: