Sunday, May 27, 2007

Beautiful Day Without You


...

Where I'm longing to be

Hate Them

Bırakın İstanbul sokaklarında gezmeyi, hiç bu dünyaya gelmemiş olması gereken o kadar çok insan var ki...

Sadece primitiv ihtiyaçlarını (yemek, içmek, sex) karşılamak için yaşayanlar...

Her durumda birilerinin hakkını yiyerek, zor durumda bırakarak, ayağını kaydırarak kendilerine çıkar sağlayan ve bunu marifetmiş gibi anlatmaktan çekinmeyenler...

Karşı cinsi etkilemek için yapmacık hareketler sergileyen, günün her anında karı-kız düşünen hanzo erkekler..

Huzuru bozan, herhangi bir ortama girdiklerinde "Allah kahretsin nerden çıktı bu şimdi?" dedirten, çevresindeki herkesle en ufak konuda bile tartışmaya girmeye hazır anlayışsız et ve kemik yığınları...

Sonradan görmelik, maddiyat ile güç gösterisi yapmak...

Bazen gerçekten insan ırkı yok olmalı diye düşünüyorum..Herhalde kendi ırkından nefret eden ilk insan değilimdir ama bu böyle devam etmemeli..

Bu kadar aşağılık, sonradan görme, dengesiz, menfaatçi, şiddet eğilimli, kanı bozuk insan bu şehirde yaşamamalı..Ama yaşıyorlar ve tek yapabildiğimiz gözlerimizi kapatıp hiçbirşeyin farkında değilmiş gibi davranmak...

Zaman zaman bu görmemezlikten gelme oyununa devam etmek canımı sıksa da tek tesellim hala ciddi anlamda kimselere patlamamış olmak sanırım...

Tuesday, May 01, 2007

Özdere İkibinyedi

Hem toplumsal hem de kişisel gerilimlerle dolu bir ortamda yapılabilecek en doğru hareketlerden birini yaptım sanırım.Alper Balkış arkadaşım, biraz ani ve ısrarlı bir şekilde da olsa yazlık evlerine davet etti beni.Hatta annesinin babasının yokluğundan faydalanıp evine kız atmaya çalışan bir yurdum genci kadar ısrarcıydı.Sırf arkadaşı kırmamak için daveti kabul ettim(!)..Böylece Nisan ayında tatile çıkarak kendi adıma bir ilki gerçekleştirdim.Yine de soranlara "Tatil değil bu ya, uzaklaşma diyelim" diyordum.Düştük İzmir yollarına..

Gidiş yolunda çeşitli talihsizliklerle karşılaşıp zaman zaman sefilleri oynasak da sonunda İzmir'in Özdere beldesine ulaşmayı başardık.İstanbul'da üzerime üzerime gelen insanlardan illallah diyen ben, mevsim nedeniyle sadece birkaç yaşlı insanın kaldığı tatil sitesinde uzun zamandan sonra ilk kez kendimi rahat hissettim.Teknoloji yoktu, MSN'de online olmak yoktu..Sadece boş sahiller ve boş bira şişeleri vardı..

Alper'le şehirde satılanlardan en az beş kat daha doğal olan sebze, meyve, yoğurt, peynir gibi besinlerin bulunduğu köy pazarına gittik.Köydekiler, tiplerimiz yüzünden bize biraz garip bakıyorlardı ama aldırmadım.İstesem de aldıramayacak kadar huzurlu ve rahat hissediyordum kendimi..

Köy kahvesinde FB-BJK maçını izledik.Sahada Baki Mercimek şov vardı.Adam sahanın her yerindeydi ve karşı takımdaki her oyuncuya en az bir kere tekme attı.FB'nin üçyüz tane gol kaçırmasına bir GS'li olarak üzülmedim tabi.Hatta Nobre kafayla çaktığında ayağa kalkıp bağırasım geldi ama kahvedeki sürekli çekirdek yiyen ve her pozisyonda küfür eden bıyıklı amcalardan çekindiğim için buna cesaret edemedim.

Son gün Türkiye'nin en yakışıklı erkeğinin okuduğu Ege Üniversitesine gidelim dedik.Tesadüf eseri(!)bu şahıs arkadaşımızdı.Bornova sokaklarında kararsız kalıp saatlerce nereye girsek diye düşündüğümüz için sinirlerimiz biraz gerilse de İzmirli bayanların bakışları ve rahat tavırları bizi ferahlattı.Üstelik dilden dile dolaştığı üzere genelde güzel olan bu İzmir kızları, dötleri kalkık İstanbul kızları gibi hiç de soğuk durmuyorlarlardı.Yoğun bir göz teması trafiğinden sonra orada daha fazla kalamayacak olmamıza lanet ettik ve sonunda bir rock bara kapağı attık.Barda da kızlarla karşılıklı bakışmalar devam etti.Aslında kızların muhatapları ben ve Ege Üniversitesinde okuyan arkadaş idi ama dövmeli arkadaş üzülmesin diye genel ifadeler kullanıyorum..

Tabi ki daha fazlası olmadı ve gecenin sonunda hafif çakırkeyif vaziyette otobüsümüze bindik .Bu maceranın benim adıma özeti şu oldu: "Bir daha ÖSS'ye girme şansım olsa hiç düşünmeden İzmir'i yazarım arkadaş!"

(NOT:Bu, sadece kızların güzelliği ve ilgisine göre varılan bir yargı değil tabi ki.Ege Üniversitesi'nin kampüsü hayatımda gördüğüm en güzel üniversite kampüsüydü.İçinde gezerken kendimi Babil'in bahçelerinde dolanıyor gibi hissettim..Yemyeşil alanlar, meyve ağaçları, çim sahalar, kocaman bahçeler, devasa spor salonları, binbir türlü sosyal aktivite olanağı..Ayrıca şöyle bir tespitim daha oldu: İstanbul'da sokakta gezen on herifin beşi hanzo ve kıroysa bu oran İzmir'de onda bir falan)