Saturday, January 28, 2006

My Life For One More Day

28 Ocak 2006

Sun fades in some way.Enter tragedy...Some where there's some way..Like all you ever dreamed...

Ne kadar iç karartıcı bir gün olacağı dün gece gördüğüm rüyalardan belliydi. Daha kaç kere rüyamda öldüğümü görüp titreyerek uyanacağım merak ediyorum..Rüya dünyası nelerden oluşur? İsteyerek veya istemeyerek bilinçaltına yerleştirdiklerimizin hortladıkları alan değil midir? Eğer öyleyse ben cidden hapı yuttum galiba..Uyurken bile iç açıcı şeyler göremiyorsam nasıl rahat hissedeceğim kendimi hayatta? Hayallerimde bile özgür olamadıktan sonra nasıl bir gelecek tasarlayacağım?

Kimler veya neler güç veriyor bize hayatta? Kimleri düşündüğümüzde yaşam mücadelemize devam etmek için kuvvet buluyoruz içimizde? Bu soruları cevaplamak konusunda çoğu zaman oldukça sıkıntı yaşıyorum...

Bazen anlamsız bir şekilde karamsar takıldığımı düşünüyorum. Var oldukları için şükretmem gereken şeyler var ama ben onların kıymetini bilemiyorum. Arada bir kendilerini hatırlasam da gerçek değerlerini anca onları kaybedince anlıyorum.

Bu aralar akıl sağlığımın sınırlarında dolaşıyorum. Kafamı toplayıp yoğunlaşamıyorum hiçbirşey üzerinde. (Ve önümüzdeki 3 gün içinde tam 5 tane finale gireceğim gerçeği de kafama vuruyor)

"Eski güzel günler" var mıydı acaba gerçekten, bundan bile şüphe duymaya başladım.

İhtiyacım olan neşe ve eğlence sürekli erteleniyor. Cumartesi akşamını evde tek başıma geçirmemden belli bu...

Bir yandan da bu topluma hem salaklıklarından dolayı gülme hem de toplumun parçası olmamaya çabalama durumum devam ediyor. (Dünyadaki en beleşçi milletin Türk milleti olduğunu düşünüyorum)

Yeni bir belirsizliğe, yani yeni bir güne girmemize 1 saat kala bu antika, dikkatsiz ve dağınık beyinden yazıya dökülebilecekler bu kadar sanırım. (Bu kadarını yazabildim ya, başarıdır yine)

Ben böyle bir yazı okusaydım yazan kişi için hiç de iyi şeyler düşünmezdim, hatta "Ne biçim ifade ediyon lan kendini?" diyip kendisine uyuz olurdum muhtemelen ama neyse...

Wednesday, January 25, 2006

Playlist

Havalara ve ruh halime göre bir Top-10 listesi hazırlayım dedim

1-Paradise Lost-Hands of Reason

Draconian Times, Non Serviam Dergisi'nin "En Çok Acı Veren 10 Albüm" listesine girmeliydi bence. Bu vesileyle buradan sevgili Çağlan Tekil'e sitemlerimi iletiyorum)

2-Immortal-Withstand The Fall Of Time

Şarkının ortasındaki nasıl bir melodidir ki insanı alır kuzey ormanlarının içine atıp bakir doğayla başbaşa bırakır...Bu şarkının dinleniyor olması, kuzey yarımkürede kış mevsiminin yaşandığına işaret eder. Bu sırada ekliptik düzlemde güneş oğlak dönencesi ile 23.27 lik açı yapmaktadır ve en kısa gün yaşanırken benim neden coğrafya fakiri bir insan olduğum sorusu akıllara gelir...

3-Firehouse-In Your Perfect World

Hiçbir zaman tatmin edilemeyen kızlar için yazılmış, sitem dolu, ilk dinlendiğinde bile akıllara kazınması içten bile olmayan enfes bir parça..

4-Bonfire-Sweet Obsession

(80'ler...O zamanları tam olarak yaşayamasak da en azından zamanında böyle muhteşem parçaların yazılmış olduğunu bilmek insanı avutuyor..

5-A-Ha-Stay On These Roads

Gülünç video klibine rağmen yıllara meydan okuyabilen bir şarkı. Morten Harket'in muhteşem vokalinden etkilenmemek mümkün değil. Son günlerde kendi kendime en sık mırıldandığım şarkılardan biri..

6-Scorpions-Rhytm of Love

Bu da Scorpions'un kült parçalarından, son derece melodik bir old school klasiği..

7-Faith No More-Digging The Grave

Dünya üzerinde böyle ani bi homurtuyla başlayan ve gittikçe kükremeye dönüşen bir şarkı daha olduğunu sanmıyorum. Enfes bi bridge ve nakaratı içinde barındırıyor. İlk dinleyişte beğenilme ve müptelası olma olasılığı yüksek..

8-Kamelot-Karma

Kamelot, ülkemizdeki power metal dinleyicisiyle yıldızı pek barışmamış talihsiz bir gruptur. Vokalistinin tipsiz olduğu yönünde ortak bi yargı vardır ancak sesine laf edenler için günde 5 vakit dayak atma kurslarımız açılmıştır..Karma adlı parçalarını ecnebi diyarlardan bazı kimseler anime tasarımıyla video klip olarak yayınlamışlardır..

9-Europe-Ready or Not

Fugeez diye bi grubun da aynı isimde bir şarkısı vardı eskiden, şimdi aklıma geldi..Muhteşem gitar riffi ile hard rock tarihinde geçmeyi başarmış bir parçadır. Out Of This World gibi nefis albümun leziz parçasıdır..

10-Y&T-Contagious

Kapanışı gene 80'lerden yapıyorum. Bol hey-hey'li sağlam bir hard-rock çalışması. Dinlemek ve sindirmek gerek..

Tuesday, January 24, 2006

Shining Snow White Here...

Şuanda sadece hava mıdır soğuk olan yoksa benim gibi başkaları da aslında içinde bulunduğumuz hayatın ne kadar soğuk olduğunu fark edebiliyor mu?

Hep içinde bir parça huzur ve sakinlik olan yerlerde bulunmanın hayalini kuruyorum ama galiba öyle bir yer ancak uzak diyarların arkasında saklı.

"Yarın" kelimesini korkmadan söyleyecek durumda olmadım hiçbir zaman ama asla "Yarın yoktur" diyip sadece günü kurtarmaya da bakmadım...

Peki ben neyim aslında, ne kadarım?

Hayır, aklımı alıp uzaklara (İskandinavya taraflarına) götüren yağan kar değil. Hatta kar yağınca insanlar neden böyle mutlu olurlar, bütün dertlerini unuturlar onu da bir türlü kavrayamadım. Kar denilen şey bana hep bütün karanlıkların, kötülüklerin üstünü geçici parıldayan beyazlığıyla kaplıyor gibi gelmiştir.

Hayattan ne beklediğimi bilemiyorum, hayat da benden ne istiyor ki böyle sürüklenip gidiyorum, onu da bilmiyorum...

Gidebileceğimiz yere kadar gideceğiz. Geride güzel anılar bırakabildiğim, beni sevenlere "Ya şu Serhatla şunu yaşamıştık zamanında" dedirtebileceğim ölçüde yaşamışımdır aslında..Belki komik gelecek ama yaşama sebeplerimin en kuvvetlilerinden biri de bu..

Uzaktan sıfır ego sahibi ve mütevazi görünmeye çalışan biri gibi mi duruyorum bilmiyorum ama şu ana kadar hep benden önce sevdiğim insanlar geldi ve ben bundan rahatsızlık duymadım..

Rising ages increase elusive cures.A mortal life sacrificed, greed's taken over.Ride to take and the craving's buried deeper.Reaching out grasping arms that are waiting for you...

Monday, January 23, 2006

Start from the Dark...

Bir Çin atasozu ile mi giriş yapsam: "En uzun yolculuklar tek bir adımla başlar"

Yoksa yazacaklarıma kimselerin aldırış edeceğini sanmadığımı belirterek mi..

Herşeye rağmen güzeldir arada bir geçmişe dönüp anılara dalmak, belki de insanı rahatsız eden birçok gerçekten kaçışın en basit yoludur..

Bu blog sitesi sanırım ileride geriye gönüp "Vay be neler döktürmüşüm zamanında" demek için gayet elverişli birşey..

Bakalım hangi kirlilikler, güzellikler, duygu patlamaları, kalp kırıklıkları, donuk kucaklaşmalar yansıyacak bu sayfalara...