Sunday, September 14, 2014

23 Sene Önce Bugün / Bizi Sevenleri Üzmeyelim Baba

80'li yılların sonlarına doğru 5-6 yaşlarındayken Cevad Prekazi ve Tanju Çolak'ın Avrupa Kupalarında attığı goller, sarı-kırmızı parçalı formanın güzelliği ve biraz da aile baskısı sayesinde Galatasaray'lı olmuştum.Kısa sürede futbola o kadar bağlanmıştım ki aileyi ayrı tutarsak Galatasaray sevgisinden daha kuvvetli bir sevgi olamayacağına inanıyordum..O dönemde televizyondan şifresiz olarak yayınlanan maçları kaçırmazdım.Maç radyodan anlatılıyorsa da ne yapar eder bir radyo bulup başına otururdum..Rakip takımlar kalemize geldiklerinde kalbim korkudan küt küt atar, bizim takım gol attığında ise genellikle sessizce sevinirdim (Bazen çeşitli şımarıklıklar yapmıyor değildim tabi)

90'lı yılların başı benim Galatasaray'a çılgın bir tutkuyla bağlanmış olduğum zamana denk gelir..Hafta sonu Galatasaray kazanmışsa Pazartesi sabahları sınıfa gururla girer, kaybetmişse Pazar geceleri sınıf arkadaşlarımın ertesi gün söyleyecekleri alaycı sözleri düşünüp uyuyamazdım.(Hala pazar günlerini sevmiyor olmamın bir nedeni de bu sanırım)

Galatasaray, Beşiktaş'ın buz adam Gordon Milne önderliğinde ligi domine ettiği 90'lı yıllara pek iyi başlayamamıştı.89-90 sezonunu şampiyon Beşiktaş'ın 12 puan gerisinde 4.bitirmiştik.90-91'de Beşiktaş'la girdiğimiz şampiyonluk yarışını 5 puan geride 2.olarak tamamlamıştık..Galatasarayiçin sıkıntılı yıllardı..

91-92 sezonuna bir önceki sezonun devre arasında transfer edilen rüzgarın oğlu Kosecki, Romanya'dan gelen enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen orta saha Rotariu ve ilerleyen yıllarda birer Galatasaray efsanesi olacak genç yetenekler Tugay Kerimoğlu ve Bülent Korkmaz'lı kadromuzla iddialı girmiştik.İlk hafta Sarıyer'i Erdal ve Arif'in (Evet, bildiğimiz kendini sürekli yere atan Arif) kafa golleriyle 2-0 geçmiş, 2.haftada Kosecki'nin çaprazdan uzak mesafeden attığı şahane golle Ankaragücü'nü 1-0 yenmiştik..

14 Eylül 1991 Cumartesi günü ligde 3.hafta maçında Ankara'da Gençlerbirliği ile oynayacaktık.Maç, misafirlerimizle birlikte üst katımızda oturan rahmetli halamların evinde izlenecekti.Öğlen 12 gibi halamlara çıktım..(Maçlar o yıllarda genellikle 14:00-15:00 gibi saatlerde başlıyordu)Tek kanallı televizyon açıldı ve TRT-1 haber bülteninde ilk haber olarak eski Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay'ın gerçirdiği trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiği haberini yayınladı..

Metin Oktay'ın adını duymuştum ama futbolu yaklaşık 20 sene önce bırakmış olduğu için hiç izleme fırsatı bulamamıştım.O yıllarda teknoloji de o kadar ilerlemiş değildi, internetin henüz icat edilmediği dönemde tek kanallı TV'den eski maçlarla ilgili görüntülere ulaşmak neredeyse imkansızdı.

Başvurabileceğim tek bilgi edinme kaynağı büyüklerimin hafızalarıydı..Odada bulunan babama ve dayıma dönerek "Metin Oktay nasıl bir oyuncuydu?" diye sordum..

"Her açıdan gol atabilen müthiş bir golcüydü..Kafa toplarına zımba gibi vururdu..Defalarca kere gol kralı olmasının yanı sıra gelmiş geçmiş en beyefendi ve mütevazi futbolcuydu..Kendisine ne kadar faul yapılsa, tekme atılsa da hiç sesini çıkarmaz; rakiplerine ve onların seyircilerine her zaman saygı gösterirdi." şeklinde bir yanıt aldım...

Bir süre sonra maç başladı ama benim kafamda Metin Oktay vardı.Futbol oynadığım zaman kendime örnek alacak kişiyi bulmuştum..Kim olursa olsun her zaman beraber oynadığım kişilere saygı gösterecek, futbol yüzünden asla kimseyle tartışmayacak ve kavga etmeyecektim..

Galatasaray, o maça Metin Oktay'ın vefatı nedeniyle siyah formayla çıkmıştı..Futbolcuların da akılları Taçsız Kral'da mı idi bilinmez, pek iyi oynayamamıştık..Maç, 0-0 berabere bitmişti..

O günden itibaren oynadığım her mahalle maçında, alman kalede, gazozuna ya da parasına yapılan turnuvalarda ve halı saha maçında aklımda Metin ve onun kişiliği vardı..Kimseyle dalaşmamayı, dalga geçmemeyi, küfürleşmemeyi; sadece oyunumu oynayıp sahadan (Ya da okul bahçesi gibi saha olarak nitelendirilebilecek diğer yerlerden) kimseyi incitmemiş olarak ayrılmayı kendime vazife edindim..

Bugün Metin Oktay'ın vefatının ardından tam 23 sene geçmiş (Bu arada bugün de Eskişehir ile 0-0 berabere kaldık) ve günümüzün parayı görünce sapıtan, karaktersiz, saygısız futbolcularına bakınca "Bir daha onun gibi bir futbolcu daha gelir mi?" sorusuna olumlu bir yanıt vermek imkansız hale geliyor.

Huzur içinde yat, ağları yırtan efsane golünü anlatırken bile ezeli rakibimiz Fenerbahçe'nin büyüklüğüne vurgu yapan, kendisini transfer etmek isteyenlere önüne bir tomar para konmuş olmasına rağmen "Bizi sevenleri üzmeyelim baba" cevabını vererek paranın herşey olmadığını gösteren Galatasaray aşığı güzel insan...


No comments: