Sanırım Şubat ayıydı...
Galatasaray'ın keyif veren pozitif futbolunu izlerken bu sene şampiyonluğun bizim olacağına bütün kalbimle inanıyordum. Takım kadrosu, son yıllarda kurduğumuz en iyi kadroydu. Sonunda kaleyi gerçek bir kaleciye teslim edebilmiştik. Defans hattımız güven veriyordu. Selçuk, kariyerinin altın çağını yaşıyordu. Johan Elmander, bir forvetin yapabileceği her şeyi yapıyordu. Galatasaray'ın maçlarını izlerken pek az sinirleniyordum, oyunculara nereseyde hiç kızamıyordum. Eleştirilebilecek olan sadece Semih'in zaman zaman yaptığı pozisyon hataları ve Melo ile Riera'nın anlamsız top kayıplarıydı ki zaten hepsi bu hatalarını savaşarak, mücadele ederek telafi ediyorlardı..
17 Mart'da Kadıköy'de oynanacak derbi maçından önce bir rüya gördüm. Rüyamda maç 2-2 bitiyordu ama bu sonuca sevinemiyordum. Uyandığımda "Deplasmanda alınacak bir beraberlik o kadar da kötü olmaz" diye içimden geçirmiştim. Zaten 9 puan farkla liderdik.
17 Mart'daki maç gerçekten de 2-2 bitti. O maçı kadim dostum Aslan'la izlerken (Bakınız isim ile tutulan takım uyumu), Fenerbahçe 20 dakika içinde yaptığı 2 atakta 2 gol bulurken (İtiraf etmeliyim ki çok güzel gollerdi) maçı izlediğim köhne mekanda bulununan Fenerbahçeliler "5 GELİYOR 5, 6 OLACAK BU MAÇ" diye bağırırlarken bu maçın böyle sonuçlanmayacağını hissediyordum. Çünkü Galatasaray'ın oynadığı futbol güven veriyordu insana. Uzatma dakikalarında Fenerbahçe karşısında bir türlü şansı tutmayan Baros'un vurduğu top üst direkten geri gelince aklıma maçtan önce gördüğüm rüya geliyordu...
İlerleyen günlerde bir rüya daha gördüm. Rüyamda Fenerbahçe'ye karşı ligin geri kalanında bir galibiyet alamıyorduk ama şampiyonluk bizim oluyordu."Rahat ol, kolay olmayacak ama şampiyonluk bizim bu sene" diyordu bir ses.
Galatasaray, ligi açık ara lider tamamladı ve ardından nereden çıktığı bilinmeyen play-off sistemine geçildi. İlk maçta deplasmanda Beşiktaş'ı 2-0 yendik. Bu maçta en çok hayret ettiğim şey; üst üste maç kazanamama, üst üste kalesinde gol görme gibi rekorlar kıran Beşiktaş'ın maçın hakemine gösterdiği tepkiydi. Sanki bütün sezon harika futbol oynamışlar gibi mağlubiyeti tamamen hakeme bağlamalar, çizgiyi geçip geçmediği belli olmayan toplar için gösterilen aşırı şiddetli tepkiler, taraftarlarının barbar tutumu...Akıl almaz bir şeydi. Bir de bazı düşünce yoksunu insanların "Bu sene Galatasaray'ın şampiyon olması isteniyor" diye abuk sabuk bir fikir yaymaya çalıştıklarına şahit oldum. Bir şeyi elde etmek istiyorsan onu hak etmelisin. Hak edecek kadar iyi değilsen de aynı amaç için mücadele edene saygı göstermelisin. Tebrik etmesini bilmelisin. Eksikliklerinin farkında olmadan sürekli başkalarını suçlayan insanlar yüzünden bu kadar çok baş ağrısı yaşanıyor her yerde. Neyse...
22 Nisan'da sahamızda oynadığımız Fenerbahçe maçı, sezonun beni en çok üzen maçı olmasına rağmen sahada yer alan hiçbir Galatasaraylı futbolcuya kızamıyordum. Maçı kazanmak için yapabileceğimiz her şeyi yapmıştık ama top o gün Fenerbahçe kalecisinin ellerine yapışmıştı. Bu arada maçla ilgili en çok sevindiğim şey, tribünlerde yer alan binlerce taraftarın takımlarının bir derbi maçını kaybetmiş olmasına rağmen hiçbir olay çıkarmamasıydı.
İlerleyen haftalarda bir takım saçma gelişmeler daha yaşandı. Yok Trabzon Galatasaray'a bilerek maç vermiş, yok geçen sezon yapılan şike sahaya yansımamış, Aziz Yıldırım masummuş...Hayretler içindeydim ama bir yandan da futbolu bu kadar da büyütmemek gerektiğinin farkındaydım. Ben takımımımın güzel oyunundan keyif alıyorsam mesele yoktu. Türkiye zaten her alanında haksızlıklarının, çarpıklıkların ve yolsuzlukların yaşandığı bir ülke ve yapılan şikeye ağır bir ceza verileceğini düşünmek biraz iyimserlik olurdu değil mi?
8 Mayıs gecesi bir rüya daha gördüm. Rüyamda hafta sonu oynanacak ve kazananın şampiyon olacağı Fenerbahçe-Galatasaray maçı 0-0 bitiyordu ve bu sonuçla şampiyon oluyorduk. Maç bittikten sonra bir sürü insan sahaya giriyordu ve ortalık karışıyordu. Fatih Terim, beyaz gömlek üzerine siyah ceket giymişti ve kameralara açıklama yapıyordu.
Bu sene futbolla ilgili gördüğüm bütün rüyalar gerçek çıktı (Sadece dünkü maçta Fatih Terim siyah ceket giymemiş ama beyaz gömleği tutturmuşuz). Tuhaf bir duygu...Şampiyonluk zor geldi ama geldi. Bu da onu daha değerli yaptı. Kupayı da ezeli rakibimizin stadında aldık. Her zaman yaşanabilecek bir durum değildi.
Kapanışı bir kaç güzel fotoğrafla ve dün gece şampiyonluktan sonra eve gelip Facebook'dan yazdığım iletiyle yapayım:
"Bütün Fenerbahçelileri tebrik ediyorum, bu yarışın böyle heyecanlı geçmesini sağladınız, yapabileceğinizin en iyisini yaptınız. Bizim için kolay olmadı, sonuç itibariyle 30 senedir Kadıköy'de yaşayan bir Galatasayaraylım ve Fenerbahçe bu semtte beni çok kez üzmüştür ama bildiğim bir şey varsa o da futbol yüzünden kimsenin üzülmemesi gerektiğidir. Sanırım 2011-2012 yılları arasında Türkiye'de yaşamış olan her Türk vatandaşının kabul ettiği tek bir gerçek vardır, o da Galatasaray'ın şampiyonluğu hak etmiş olduğudur..Tebrikler Galatasaray..."
"
No comments:
Post a Comment