Wednesday, January 17, 2007

In Motion

Bir gelişme var sanki.Son birkaç yazımda karamsar cümleler yazmamışım.Aynı şekilde devam edeceğim bu gece de..Saatler geceyarısını geçiyor ve Anneke van Giersbergen'in sesi huzur veriyor.The Gathering'in tarzının ne olduğuna hala karar veremedim ama müzikleri insanın ruhunu okşuyor..Öte yandan gün içinde iş yerinde görevimi yapmış olmamın yarattığı rahatlama duygusu var içimde.Bir de ardarda devirmiş olduğum biralar negatif düşünme ihtimalimi ortadan kaldırıyor...(Aslında tek başıma içmek genelde depresif hissettirir beni ama bu sefer öyle olmadı)..Bu esnada insanlar birşeylerle meşgul oluyorlar.Alper ve Cem son sınavlarıyla cebelleşiyorlar mesela, kardeşim askerde günleri sayıyor, Evrin İsviçre'de latin kökenli kız arkadaşıyla medeniyetler çatışması yaşıyor, MSN'de online olmasını istediğim birçok kişi çevrimdışı görünüyor ve "Nerelerde bu insanlar acaba neler yapıyorlar?" diye düşünmeme neden oluyorlar..MSN ısrarla mesajları iletmediği için dış dünyayla ilişkiler kopma noktasına geliyor..Yarın Cem malum sınavı yüzünden şehir dışına gideceği için iş yerinde yanlız olacağımı hatırlıyorum..."Yaş 25 olmuş, acaba şu güne kadar almam gerektiği halde alamadığım kaç bin tane sorumluluk vardır?Neleri öğrenmem gerektiği halde hala öğrenmemişim şu hayatta?" düşünceleri bir an aklıma geliyor ve içimde durup dururken gereksiz bir huzursuzluk oluşuyor..Sonra bu kötü hissi günlük hayatın içinde karşılaşmış olduğum komik, eğlenceli olaylar ve arkadaşlarımın sıcaklığıyla savuşturuyorum..Hayır, karamsar satırlar dökülmeyecek benden kararlıyım.Sokaktaki insanlar muhtemelen hala pis pis bakıyorlar, hala anlayışsız ve hoşgörüsüz herkes ama huzurluyum..

Sevilen kişiler bir kez daha akla geliyor ve herşeydeki olumsuzluğu gören gözler aracılığıyla günde üçyüz kere analiz yapmaktan yorulan beyin bir parça rahatlıyor.Daha fazla rahatlaması için yatağın yolunu tutmam gerekiyor..

Wednesday, January 03, 2007

Looking Back To 2006

2006'yı da geride bırakırken:


-Yılın kendimle ilgili en önemli olayı, üniversiteden mezun olmam ve okul devam ederken bir müzik dükkanında çalışmaya başlamam oldu.

-Yılın dünya çapında en önemli olayının ne olduğunu ise bayağı düşündüm ama bulamadım..

-Yılın en başarılı bilgisayar oyunu Pro Evolution Soccer-7 idi.

-Yılın kulaklarımın pasını en çok silen albümü Amorphis / Eclipse idi..

-Yılın en "Bu yaşta böyle müzik mi yapıyorlar hala?" dedirten grubu olarak da Pet Shop Boys ve çıkarttıkları Fundemental albümü geliyor akıllara.

-Yılın en bomba konseri 1 Şubat'taki Helloween Yeni Melek konseriydi.

-Yılın izlemekten en keyif aldığım filmi A History Of Violence idi.

-Yılın en herkesin ilgisini çeken organizasyonu dünya kupasıydı ama Zidane'ın kafası İtalya'nın şampiyonluğundan daha fazla alakadar etti herkesi.

-Yılın tarzına ve üslubuna en hayran kaldığım kişisi Ahmet Çakar'dı(Çok ciddiyim)

-Yılın en artık bu işi bırakması gereken futbol spikeri yine İlker Yasin'di.(Hem gol hem penaltı?!)

-Yılın hakkında en çok espri ürettiğim kişisi Zihni Şahin idi(Muz orta...)

-Yılın en "İyi ki tanışmışım" diyebileceğim kişisi olarak Cem Alpay'ı seçiyorum..

-Yılın en yanlış zamanda en yanlış şeyleri söyleyen kişisi de Can İnandım'dı tabi ki.

-Yılın en çok tüketilen içkisi bira olsa da en heyecan verici içki olarak yılın sonlarında hayatıma giren Absinth'i gösteriyorum.

-Yılın kendi açımdan en hareketli ve stresli ve bir o kadar da mutlu günü olarak 14 Mayıs'ı seçiyorum.(Aynı gün içinde Blind Guardian konserinde açılan standda yaşanan yoğunluk ve çok zor gelen Galatasaray şampiyonluğu asla unutulmayacak)

Yılın en maceralı günü olarak 1 Eylül’ü seçiyorum.Bilen bilir gerçi de (Alper, Bihter, Buğra ve Erhan) bizim evde alkol duvarına toslamamızla başlayan ve Moda’nın serin sularına uzanan maceranın yaşandığı gündü bu.

-Yılın en uzak durmaya çalıştığım trendi yerli dizi furyası oldu.

-Yılın en fenalık getiren yeri olarak Taksim’i seçiyorum.Bu kadar gereksiz, dengesiz, şuursuz insan topluluğu nasıl ve neden dolaşıp durur amaçsızca Taksim'de hala anlamış değilim.