Thursday, December 29, 2011

Time Chasing Time




Hayatta bazı günlerin aradan çıkmasını istersiniz.Yakın gelecekte önemli bir hedefiniz olmamasına rağmen zamanın akıp gitmesini dilersiniz.Önünüzdeki saatlerin neler getireceğine dair hiçbir tahmininiz yoktur ama yine de zamanın geçmesini, hayatınızda küçük de olsa bazı değişiklikler olmasını arzularsınız…Bugün de sanırım bunun gibi çabucak aradan çıkması gereken bir günü yaşıyorum.(En azından çabucak akşam olsa da işten çıksam diyorum.)Üstelik iki gün sonra yılbaşı olmasının bununla bir ilgisi yok.Belki yıl sonuna doğru azalan iş yükümün ve dün gece düzenlenen saçma yılbaşı kokteylinin alakası olabilir ama...Hafta içi alkollü, gürültülü bir organizasyona katıldığınızda sanki hafta sonuymuş gibi ertesi gün işe gitmenizin gerekmeyeceği hissine kapılıyorsunuz.Tabi ki sabah olup da paşa paşa işinize geldiğinizde işe yeniden adapte olma sürecinde sorunlar yaşanabiliyor.Sıkıcı bir gün...Akşam olsa da Mephisto’dan İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler ‘i alabilsem ve Ceren’le Mission Impossible - Ghost Protocol’u izleyebilsek..Cumartesi gelse de Cathedral – Forest of Equilibrium’u arşivime katabilsem ve Burak’la PES kapışsak..Sahi ya cumartesi yılbaşı..Pek heyecan duymuyorum sanırım bununla ilgili..Jameson Irish Whiskey’mi ve vanilyalı tütsümü alıp eve kapanabilirim yılbaşında.Ya da Alper’in evindeki“Ali İhsan Varol’la Doğru mu Yanlış Mı?” konulu yılbaşı etkinliğine katılabilirim…Her neyse..Reklam ve sıkılmışlık kokan bir yazı oldu bu da..

Monday, December 26, 2011

Treat - Coup De Grace (2010)




Son zamanlarda 80’ler çıkışlı birçok hard rock, melodic rock ve glam rock grubunun dağıldıktan uzun bir süre tekrar bir araya gelip o yıllarda icra ettikleri müziklerini günümüzün modern rock soundu ile birleştirdiklerine ve daha kaliteli produksiyonlarla geri dönüş albümleri yayınladıklarına şahit oluyoruz.Genellikle bu denemeler başarısızlıkla sonuçlandığı halde (Warrant, Quiet Riot ve Skid Row ilk aklıma gelen örnekler) bazen ortaya beklenmedik derecede iyi albümler çıkıyor.(Örneğin her ne kadar 80’ler çıkışlı bir grup olmasa da Whitesnake’in bu sene içinde çıkan Forevermore albümü, daha önce yaptıkları pek çok albümden daha kaliteliydi)

Ancak 1992 yılından itibaren ortalıkta görünmeyip sadece 2006’da Weapons of Choice adlı toplama bir albüm yayınlayan İsveçli Treat grubu, bu işi daha da ileriye götürüp son zamanlarda dinlediğim en başarılı AOR/Hard Rock çalışmalarından birine imza atmış.Grubun bu güne kadar dinlediğim tek albümü olan 1989 tarihli Organized Crime’ı seviyor olmama rağmen albümde akılda kalıcı parça bulma sıkıntısı çekiyordum.Coup De Grace’de ise dinledikten sonra kolay unutulabilecek şarkı yok gibi…Treat, bu albümde 80’lerin enerjik ve coşkulu havasını günümüzün rock çizgileriyle birleştirmiş ve ortaya hem modern rock dinleyicilerinin hem de old school tayfanın sıkılmadan dinleyebileceği bir albüm çıkmış.Vokalist Robert Ernlund kesinlikle çok başarılı, birçok şarkıyı tek başına uçuruyor.Hemen hemen her parçada sesinin muazzamlığına şahit oluyoruz.Vokalistin dinleyicide bazen coşku, bazen hüzün bazen de gizem hisleri uyandıran duru sesinin yanında Coup De Grace’de son zamanlarda duyduğun en nefis gitar rifflerinden bazıları yer alıyor.Gitar melodileri ile özellikle nakarat kısımlarındaki vokaller mükemmel biçimde harmanlanmış.(Roar, Skies of Mongolia ve I’m Not Runnin’ gibi parçalarda bu uyum yoğun biçimde hissediliyor) Solo gitarlar ise çok dikkat çekici olmasa da “tadında” denebilir.Albümdeki gitarlar ve vokal partisyonları sıklıkla klavye ile desteklenmiş ve klavyeler parçalara muntazam biçimde oturmuş.

Treat, Coup De Grace ile 80’lerde sesini duyurup ortadan kaybolan ve yıllar sonra re-union yapmaya karar veren herhangi bir rock grubunun sergileyebileceği maximum performansı sergilemiş.Albümdeki ilk 12 şarkıda (Ki zaten 14 şarkı yer alıyor) öyle ya da böyle akılda kalıcı birşeyler olduğunu söylesem çok mu abartmış olurum diye düşündüm bir an ama sanırım olmam.Şaşırtıcı derecede başarılı bir albüm…

Thursday, December 22, 2011

Pessimistic?




- Bu aralar sıklıkla düşünüyorum da ne kadar kendini bilmez, ölçüsüz, her yaptığımız işin bokunu çıkartan bir milletiz...Gereksiz insanlarla kurulan abartılı samimiyetler, gösteriş merakı, bulunulan mevki itibariyle kendini üstün ve ayrıcalıklı görmek, yiyip içmeyi abartmak falan hep Türk insanına mahsus şeyler..Sevdiğimiz herhangi bir şeyi (Buna insanlar da dahil) tanrılaştırmak veya yerin dibine sokmak konusunda da hiç tereddüt etmiyoruz..Sevgimizi ve nefretimizi etrafa kontrolsüz olarak yayıyoruz...

- İddia ediyorum, sabırsızlık hepimizin içine işlemiş bir illet.Bunun maalesef en belirgin ve acı örneklerini trafikte görüyoruz.Hergün yüzlerce trafik kazası oluyor, sayısız insan yaralanıyor ve ölüyor..Bunun en büyük sebebi insanlarımızın aceleciliği..Kimse kesinlikle beklemeye tahammül edemiyor..İnsanlar birkaç saniye kazanmak uğruna kendilerinin ve başkalarının hayatlarını tehlikeye atıyorlar.Yukarıdaki paragrafla bağlantılı olarak, trafikte bile akıl almaz bir bir boşvermişlik ve direksiyon başına geçince havalara girme, kendini yolda yürüyen yayalardan üstün görme hali içindeyiz..Herkes "Bana birşey olmaz" havasında..Sürücüler bomboş yolları paylaşamıyor, en olmayacak yerlerde ve zamanlarda kazalar oluyor.İnsanlar yaralanıyor..Ne için?Gideceğin yere on dakika erken varmak için..Peki değer mi?

- İçimde bu ülkede adalete güvenmenin mümkün olmadığına dair kuvvetli bir his var.Bilmiyorum herkes hissediyor mu bunu ama yargıya, yargının bağlı olduğu kurum ve kişilere inanmıyorum.Bütün bu sistemin içinde olan insanlar, başımızda resmen diktatörlük rejimini uygulayan bu hükümet tarafından oraya yerleştirilmiş gibi geliyor.Devletin başındaki insanların kafa yapıları, dünyayı algılama biçimleri, zihniyetleri, önem verdikleri değerler vb...hiçbiri benimkilerle örtüşmüyor.Hepsinin din, ahlak, milliyetçilik gibi kavramların arkalarına saklandıklarını ancak temelde hiçbir ahlaki meziyet taşımadıklarını, bulundukları statü ve sahip oldukları iktidar gücü sayesinde sadece kendileri gibi olanları kolladıklarını, kendileri gibi düşünmeyenlere de her türlü eziyeti yaptıklarını görüyorum..Utanmadan bir de "Bizim hakkımızda kanıtlanan bir yolsuzluk iddiası var mı?" diyip kendilerini savunabiliyorlar.Bizim ülkemizdeki gibi baştan aşağı yalan, yalakalık ve adam kayırma üzerine kurulu bir sistemde sistemin adamlarının karıştığı her türlü pis iş görmezden geliniyor.(Aslında bizim koyundan farksız ve her gün kendisini soyan insanlara teşekkür edip başımızda tutmaya devam eden halkımızın zaten birşey görmeye niyeti yok, görse de tepki koyacak kapasiteye sahip değil) Sonuç itibariyle bu ülkede hukukun uygulandığına dair bir inancım yok.Adaletin ırzına geçilmiş, herşey ama herşey menfaat uğruna yapılıyor...Ve bu pis heriflerin örgütlenmesi daha nereye kadar gidecek merak ediyorum..Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine Mümtazer Türköne diye Atatürkçülüğü bağnazlık olarak gören bir adam atanıyor.(Bu kişi zamanında Atatürk'e "Bu adam" diye hitap edebilen bir şahsiyet) Bilmiyorum..Hiçbirşey inandırıcı gelmiyor..Herkes satılmış sanki; herkesin maskelediği yüzünün altında iğrenç, ahlaksız, çıkarcı, bencil bir zihniyet var gibi geliyor...

- Bir de bu aralar bu ÖTV vergisine iyice takmış durumdayım.Sinir oluyorum..70 liraya satılan viskinin 45 lirasını devlete ödemek zorunda mıyız?Ya da 8 liraya satılan sigaranın 5 lirasını?Bir litre benzinin fiyatının normal şartlarda 1.5 lira olması gerekirken 4 liradan fazla olduğunun kaç kişi farkında?Nereye varacak bu işin sonu?Daha ne kadar tecavüz edecekler bu halka ve biz ne kadar süre tepki vermeyeceğiz?Düşünüyorum da biz gerçekten herşeyden bir çıkar sağlamaya çalışmak gibi iğrenç bir zihniyete sahip iğrenç bir toplumuz..Binlerce insanın öldüğü 1999 İzmit Depreminden sonra depremzedelere yardım amacıyla bu ÖTV vergisi getirilmişti.Bu kadar insanın ölümüne yol açan bir afetin ardından bile kendilerine gelir sağlamak ve sözde cari açığı kapatmak için halkı soymaya devam ediyorlar..Nerede beleşçilik, nerede fırsat kollama, nerede birilerini ezerek haksız kazanç sağalama varsa Türk insanı orada..Nefret ediyorum...