Saturday, February 28, 2015

Friday, February 13, 2015

Coroner - No More Color (1989)



Samael ile beraber İsviçre'nin en önemli müzik gruplarından biri olarak kabul edilen Coroner’ın 1989 yılında Noise Records tarafından yayınlanan 3.albümü No More Color; içindeki tek bir parçada bazı grupların bütün albümleri boyunca kullanmış oldukları sayıda gitar riffi barındıran, dinleyiciyi 35 dakikalık kısa süresi boyunca oturduğu yere çivileyen baş döndürücü bir metal klasiğidir. Albümün soğuk ve mekanik derinliklerini katederken henüz bir yıl önce Punishment For Decadence ile ortalığı kasıp kavuran grubun mükemmelliğe nasıl ulaştığına saniye saniye şahit olursunuz. Önceki albümlerine göre daha temiz bir prodüksiyona sahip bu albüm ile Coroner; müzikal anlamda progressive-thrash metal çizgisine biraz daha yaklaşmış, şarkı sözlerini ise daha ise çok toplumsal bozukluk, medyanın aldatıcılığı ve depresyona yöneltmiştir. İlk albüm R.I.P’den bu yana devam eden teknik müzikal altyapı ise aynen korunmuştur. No More Color’un taze, yaratıcı fikirlerle yazılmış 8 parçasında gitarist Tommy Vetterli’nin ardı arkası kesilmeyen riffleri dahilik ürünleridir. Hayatımda duyduğum en iyi gitar melodilerinden biri ile başlayan “Die By My Hand”, aynı zamanda albümün insanı şaşkına çeviren atmosferini yansıtan açılış parçasıdır. Jilet gibi gitarların solist Ron Broder’ın ulumayı andıran vokalleriyle birleştiği “No Need To Be Human” ile devam eden albüm, bazı yerlerinde speed metal havası estiren “Read My Scars” ile iyice muazzamlaşır. ”Mistress Of Deception”, şu güne kadar dinlediğim en iyi 10 solodan birini içeren, albümdeki favori parçamdır. Broder’ın enerjik bas introsu ile başlayan ve bir başka olağanüstü gitar riffi ile devam eden “Tunnel Of Pain”, albümün diğer ağır toplarından biridir. ”Why It Hurts”, önceki parçanın kaldığı yerden devam eder; duygusuz, siyah-beyaz bir thrash metal parçasının nasıl yazılacağına örnektir. Ardından gelen albümün son ve en deneysel şarkısı “Last Entertainment”, muhtemelen bu sıradışı tecrübeye koyulabilecek en uygun noktadır. No More Color, metal müzik içinde nelerin mümkün olabileceği kavramını değiştirmiştir .Tıpkı bir “Seasons In the Abyss”, “Somewhere In Time”, “Horrorscope” ya da “Keeper Of The Seven Keys” gibi bu müziğin sınırlarını zorlayan, trendlerden ve klişelerden uzak ciddi bir müzikal devrimdir. (Ancak ne yazık ki diğerleri kadar hak ettiği değeri görmemiştir) Kanımca baştan sona bir kusursuzluk örneği olup metal müzikten hoşlanan bir insanın dinlerken içinde “Bu olmamış!” diyerek kötüleyebileceği bir tane riff, gitar solusu, davul atağı ya da şarkı sözü bulması zordur. Dinleyin, dinlettirin...

Saturday, February 07, 2015

Efsane Oyunlar - 3 / Neighbours From Hell (JoWood Productions-2003)


JoWood Productions tarafından 2003 yılında piyasaya sürülen Neighbours From Hell; şirin grafikleri ile 90’lı yılların Amiga oyunlarını hatırlatan, basit bir oynanış biçimine sahip olsa da oyuncuyu saatlerce ekran başına bağlayan keyifli bir platform oyunuydu. Oyunda Woody isminde yanına yeni komşusu Mr.Rottweiler (İsme gel) taşınana kadar sıradan bir hayat süren bir karakteri yönetiyordunuz. Hayatını mahveden komşusundan intikam almaya yemin eden Woody ile gizlice komşusunun evine giriyor ve tuzaklar kurarak kargaşa çıkartmaya, adamı sinirden çılgına çevirmeye çalışıyordunuz. Sandalyesinin bacağını kesmek, yerlere sabun ve muz kabuğu koyarak düşmesini sağlamak, evindeki tabloları lekelemek, çamaşır makinesini bozmak, yaptığı heykeli kırmak, adamın hayatını cehenneme çevirmek için yapabileceğimiz şeylerden sadece birkaç tanesiydi. Yanlız tuzakları kurarken adama ve adama evde bir yabancının dolaştığını haber vermeye çalışan aptal papağana ve uyuz köpeğe yakalanmamak lazımdı. Komşusu Woody’yi yakalarsa evire çevire dövüyor ve karakterimizi birkaç ekran geriye atıyordu. İlk başta evin mutfak, oturma odası, banyo gibi birkaç odasına girebilirken bölümler ilerledikçe balkon, bodrum, çalışma odası gibi yerlerde tuzaklar kurmak gerekiyordu ve bu da oyunun zorluğunu arttırıyordu. Rottweiler, sürekli odalar arasında gezip dururdu. Kafasının üzerindeki balondan bir sonraki hareketinin ne olacağını görebiliyorduk. Tuzakları adamın evin içindeki hareketlerine göre kurmak gerekiyordu. Yanlış bir hareketin ardından bir anda komşunuzla burun buruna gelebiliyordunuz. (Sopayı da yiyiyordunuz doğal olarak) Bir çizgi film havasına sahip Neighbours From Hell'de karakterimizin hareketleri aynı zamanda televizyondan yayınlanıyordu ve siz komşunuzu ne kadar kızdırırsanız ekran başındaki seyirciler programı o ölçüde beğeniyor ve bu şekilde oyunda aldığınız puan artıyordu. Pembe terlik giyen göbekli komşuyu delirttiğinizde garip bir haz alırdınız. Bölümlerde %100 başarıyla tamamlamak için hem beyninizdeki gri hücreleri kullanmanız gerekirdi hem de zamanlamanız çok iyi olmalıydı. Neighbours From Hell, benim gözümde yüzlerce dolarlık ekran kartlarına gerek olmadan oynanabilecek en eğlenceli oyunlardan biridir. İyi bir oyunun mutlaka muhteşem grafiklere, sansasyonel efektlere, fantastik karakterlere sahip olması gerekmediğini kanıtlar. Oyunun sonraları 2. ve 3. bölümleri de çıkmıştır.