Wednesday, June 28, 2006

Zor Dostum Zor

Hiç 35 derece sıcaklıkta nefes almanın bile zor olduğu koridorlarda bir saat civarı kendinizle ilgili olmayan bir iş için Bağ-Kur kuyruğunda beklemedeyseniz hayatı eksik yaşamışsınız demektir..O cehennemi ortamda en sonunda sıra size gelip sadece birkaç dakika süren evrak işinizi yaptırdığınızda hissedeceğiniz tatmin duygusu hiçbirşeye değişilmez..

Size 4-5 tane tişört çıkarttırıp hepsini denedikten sonra hiçbirini almadan dükkanınızdan çekip giden müşterilere karşı sakin durmayı, arkalarından küfür etmemeyi becerebiliyorsanız nirvanaya uzanan yolda küçümsenemeyecek aşama kaydetmişsinizdir..

Üstüste iki uykusuz geceden sonraki gün vücudunuz artık yorgunluğa isyan ediyorsa ancak siz hala o gece rahat uyuyabileceğinizin hayalini kurabiliyorsanız zorlukların üstesinden gelebilecek bir yapıya sahip olduğunuzu söyleyebiliriz.

Her bireyin sadece kendi çıkarını düşündüğü bir düzende benim gibi inatla her önünüze gelene güvenebiliyorsanız bu dünyaya ait olmamanız gerekir...

Zordur zor zamanlarda gülebilmek..Zor olandır insanın tutkularının gittiği yön..Kolayca elde edebileceğimiz herşey geçicidir inişli çıkışlı hayatlarımızda..Henüz ulaşılamamış olanın yarattığı heyecan ve arzu tatlıdır..Umutlar ve hedefler genellikle "zor olanın" ve "kolay elde edilemeyenin" üzerinde şekillenmiştir..

Verdiğimiz yaşam mücadelesi içinde karşımıza çıkan engellere takılı kalmayıp sıkıntılı zamanlarda dahi hala gülecek birşeyler bulabiliyorsak bu harika birşey...

Thursday, June 08, 2006

The More Things Change

Machine Head...Nasıl deli gibi severdim bu grubu lisedeyken..Zamanın metal müzik çalan televizyon programlarında (Kara Leke gibi) çıktığında sevindirik olurdum. Old ve Take My Scars video klipleri ile tanımıştım onları. Burn My Eyes albumlerininin kasetini aldığımda da favori gruplarımdan biri olmuşlardı. Gaz zamanlarımdı..Okulda Umut adlı bir vatandaşla vokalist Robb Flynn hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum.Galiba aldığım kaseti ona da çekmiştim ve böylelikle o da bir Machine Head fanı olmak üzereydi...

1999'da Burning Red adında bir album çıkarmışlardı adamlar. Umursamadım nedense albümü..Zaten o aralar öncelikli olan, önemsemem gereken şeyleri bile önemsemiyordum pek. Öyle ki yaklaşmakta olan ÖSS tehlikesine karşı bile tek yaptığım gözlerimi kapatıp geçmesini beklemekti. Hatalar hataları kovaladı ve hayatın çirkin yüzü gözükmeye başladı. Birkaç senem ziyan oldu, dahil olunan yeni çevrelere alışılmaya çalışıldı. Ortamlara yabancı kalınıldı, duygular içe atıldı, bastırma mekanizmaları fazla mesai yaptı..

Yıl 2006 oldu, kendimi daha önce defalarca müşteri olarak ziyaret ettiğim Atlantis Müzik'te çalışırken buldum...Nisan ayında yeni gelen Roadrunner Records albümlerinin içinde Machine Head - Burn My Eyes ilişti gözüme. Umursamaz yıllarım geldi aklıma, yırttım attım CD jelatinini..Bahariye'den Kadıköye doğru akan insan seline Davidian, Old, Blood For Blood dinlettim. "Bir zamanlar ortada Nu-Metal gibi zırvalar yokken bu adamlar yardırıyorlardı" diye bağırmak istedim..Yine tanıdık bir yüz göremedim, yine sesimi duyacak kimse yoktu..Neyse ki imdada bloğum yetişti..