Thursday, August 30, 2007

Duty Calls

Huzursuz bekleyiş devam ediyor.

Çok yakın bir zamanda (İki ay kadar)otomatik olarak hayatımda birşeylerin değişeceğini bilsem de henüz bunun farkında değilmişim gibi yaşıyorum.

Daha önce hiç görmediğim şeyleri görmeme, hiç karşılaşmadığım saçma kurallarla karşılaşmama ve işten ayrılmama çok az bir süre kaldı.

Korkuyor muyum, evet..En savunmasız hayvanları öldürmekten kaçınan bir insan olarak elime silah alıp onu kullanmak zorunda olmaktan korkuyorum..Böyle saçma bir düzenin içinde yer almayı istemiyorum ama yapacak birşey yok..Ne kadar geç, o kadar kötü..Zaten yeterince oyalandım sanırım...

Askere gitmeme az bir süre kalmasına rağmen monoton bir hayat sürmeye devam ediyorum.Evde tek başıma olacağım günleri, arkadaşlarımla bol alkollü geçecek geceleri hayal etmiştim..Ama o fırsatlar geldiğinde gene değerlendiremedim...

En azından şu an ev boş olduğu için kafam biraz rahat.İstediğim müziği istediğim volümde dinleyebiliyorum.Hangi saatte ne yaptığıma karışan yok.Saatlerin hiçbir önemi yok zaten...

Kader, geçtiğimiz günlerde bazı yeni arkadaşları ve önceden yakınlık kurmak istediğim halde kuramadığım bazı insanları tanımamı sağladı.Karar vermek için erken ama bu yeni ve yeniden tanınan insanlar hayatımı biraz daha heyecanlı hale getirdiler.

Başlaması çok kolay ama bitirmesi o kadar kolay olmayan bazı ilişkiler ve beraberinde gelen karışık duygular yaşadım..Belki iki ay sonra başıma geleceklerden korkuyorum ama bu sefer bu tür ilişkilerin kaybettireceklerinden endişe etmiyorum.Basit bir ifadeyle: Kaybedecek fazla bir şeyim yok gibi geliyor...

Sunday, August 05, 2007

(I Am A) Victory!

Kendimle gurur duyuyorum!

Ben bir mucizeyim aslında ama kimse farkında değil!

25 senelik ömrümde elle tutulacak hiçbir başarıya imza atmadım, zamanımı güzel şeylerin olmasını umarak geçirdim, hatırlayabileceğim özel anlar ve kişiler azdı..Ne oranda iyi şeylerin olacağını umut ettiysem o ölçüde hiçbir şey değişmedi..

Kendim için "Yürümesini bile bilmiyor, o mu üniversite okumuş üniversite mi onu?" gibi aşağılayıcı laflar dedirtmeyi başardım.Bu lafları söyleyenlere karşılık vermedim.Kin beslemedim..Duyduğum bütün olumsuz eleştirilerden ders çıkarmaya çalıştım.Her zaman içimden gelen sesi dinlemeye gayret ettim..Sınırlarımı bildim, yapabileceklerimin ve yapamayacaklarımın farkında oldum.İnsanlara kapasitemden fazlasını vermeye çalıştığım da oldu, ama zamanla bunun yanlış olduğunu anladım ve tekrarlamamaya çalıştım..

Hayat beni ilişkilerimi koparmam gereken insanlardan tam da doğru zamanlarda ayırdı.Veda edilen kişilerin ardından ilk başlarda üzülsem, onların eksikliklerini hissetsem de zamanla hiç kimse için üzülmemek gerektiğini, hissedilen acının aslında insanın yalnız kalma korkusu ve bencilliğinden kaynaklandığını fark ettim..Acı çekmeyi öğrendim..Acı çekmek, hayatın insanoğluna yaşatmak zorunda olduğu bir eylemdi, aynen mutluluk gibi..Hiçbirşeyin sürekli doğru gidemeyeceğini, kendi mutluluğumun diğer insanlara bağlı olmaması gerektiğini aklımdan çıkartmadım.Belki bu yüzden insanlardan beklentilerim ve yaşadığım hayal kırıklıkları da azaldı..

Aynı ortamda bulunduğum kişilerle aramda bazı konularda genellikle farklar oluyordu.(Örneğin maddi konular, ama önemsemedim bunu)Kimseyi rahatsız etmemeye dikkat ederek, herhangi bir beklenti içinde olmadan takıldım arkadaşlarımla.Lise zamanında babamdan aldığım harçlık haftada iki tane Playstation oyunu almama ve karnımı doyurmama yetiyordu.Ama parayı hiçbir zaman sorun haline getirmedim, kendimi ve paramı bilgisayar oyunlarına ve ondan da önemlisi müziğe verdim.Bir hafta boyunca kantinden en ucuz yemeği (İtalyan salatalı sandviçi) yeme pahasına Sentenced'in Crimson albümünün orjinalini çıkar çıkmaz aldım.Müzikte, özellikle metal müzikte beni çeken bir şeyler vardı.Müzik, hissetiğim pek çok şeye tercüman oluyordu..Müziği çoğu zaman en yakın arkadaşım olarak benimsedim, bana asla sırtını dönmüyordu ve hiç ihanet etmemişti..

Yıllarca kendimi ifade etme, sosyal ortamlarda kendimi gösterme zorluğu çektim..Çok fazla samimi arkadaşım olmadı..Düşüp kalkılanlar, düşenler ve düşürenler girdi hayatıma..Anlamsızdı..

Nereden yola çıktığıma ve şu anda nereye ulaştığıma bakıyorum..Biliyorum ki şu zamana kadar söylenmemiş binlerce sözü, eksik yaşanmış yüzlerce günü arkamda bıraktım..Futbolcuların maçtan sonra söylediği gibi "Daha farklı olabilirdi".Ama olmadı....

Hala darbeler alıyorum, hala hayatta güvenebileceğim çok fazla kişi yok.Hala bazı şeyleri istesem de söyleyemiyorum.Tıkanıyorum..Haklı olduğumu bilmek yetmiyor.İçime kapanmaya devam ediyorum..

Yazının başlığına dönecek olursak, ben galiba mucizeyim..Hala canımı sıkan ve sıkmakta olan birsürü şeyi içimde tutmayı başarıyorum.Sinirlenip kimsenin canını yakmadım.Kendimden başkasını incitmedim.En karanlık saatlerimde ,en artık kaybedecek birşey olmadığına inandığım zamanlarda dahi kontrolü yitirmedim.Bu bana garip bir güç veriyor...