Son günlerde iyice ifadesizliği ve belirsizliği benimsedim.Sürekli kendi kendime sorduğum ve cevaplarını aradığım soruların sayısı azaldı.İçimdeki üşengeçlik tavan yaptı, geleceği düşünememe hastalığı ile birleşti..Haziran ayında görmeye alışık olmadığımız havalar da sıcak bir yorgan çekti üzerime..Böylece "I want to be numb" felsefesini benimsedim.Bunu Türkçeye nasıl çevireceğimi bilemiyorum.
Zamanında fazla ciddiye aldığımız şeylerin yavaş yavaş önemlerinin kaybolduklarını görmek ve sonunda "Değmezmiş zaten" demek ne kadar çok karşılaştığımız bir durum değil mi?
Yakında birileriyle belli konularda konuşmam, hakkım olduğunu düşündüğüm şeyler üzerine açıklama yapmam gerekecek.Bunun farkındayım ama konuşmam gereken yerlerde ağzımı açabileceğimden emin değilim.Belki de haklı olduğumu düşündüğüm konuları dolaylı veya doğrudan etkileyebilecek haksız sayılabileceğim konular var.İçim tam rahat değil.Geçmişin gölgelerinden kurtulmak ve yapılan hataları yok sayarak bugünün doğrularını savunmak o kadar kolay birşey değil sanırım.Yine de şundan eminim ki kalbim beni belli bir yolda ilerlemeye sürüklüyor ve kalbimin sesini dinlemekten vazgeçmeyeceğim.Birşeyler değişecek veya değişmeyecek ama bu olay benim için "Öyle olmalıydı ve oldu" diye hatırlanacak..Almak için vermek zorundasın ve ben zaten vermekten çekinmeyen bir varlık olarak yaşamaya devam ediyorum.O zaman da bunun bir yerlerde karşılığı olmalı..Zihnimin içindeki karanlık koridorları aydınlatan bu basit döngü işte..Garip...
Bu aralar bulunduğum mekanlarda şaşırtıcı oranda komik olay meydana geliyor ama bunlar genellikle insanların zevzeklikleriyle alakalı işler oluyor.Dolayısıyla kişilerin belki istemeden yarattıkları bu saçmalıklara gülmek ve bunları arkadaşlarla paylaşmak acaba kötü bir şey mi diye düşünüyorum.Bu konuda bir türlü emin olamıyorum.(Genellikle kendime hakim olamıyorum çoğu ve arkadaşlarımla paylaşıyorum) Arkalarından mı konuşmuş oluyorum, bana aynısı yapılsa rahatsız olur muyum?Bu ara en çok kafamı kurcalayan sorular bunlar..Gerisi ilk paragrafta belirttiğim gibi: Hissizlik...