Sunday, March 23, 2014
Aman Tanrım
Hayatımda gördüğüm en başarılı dehşete düşme sahnelerinden biri..80'lerin aile dostu filmlerinden The Goonies'e ait..Usta yönetmen Steven Spielberg'in ellerinden öpüyoruz..Bu arada sahneyi yakalamama yardımcı olan Ceren Hanım'a ayrıca teşekkür ediyoruz..
Saturday, March 15, 2014
Yaşanmışlıklar - 12 / Icq'lu Mirc'li Nostaljik Bir Aşk Hikayesi
2003, Üniversite 1.sınıf..Derslerden arta kalan zamanların hemen hemen tamamını kütüphanelerde ya da birkaç çay içip Tabu oynayarak saatlerce oturabileceğiniz öğrenci kafeleri yerine Kadıköy rock tayfası ile geçiriyordum. Moda'da ara sokaklarda otururken muhtemelen fazla gürültü çıkarmış olduğumuzdan dolayı üzerimize üst daireden pilav dökülmek suretiyle kovalandığımız, bazı uzun saçlı ve küpeli arkadaşlarımızın tren istasyonunda beklerken yanlarına yaklaşam faşo tipler tarafından uzun bir süre süzüldükten sonra "BURASI İTALYA MI LAN!" lafının ardından dayak yedikleri, çekme CD'lerin tezgahlarda rahatça satıldığı zamanlardı. Birazdan ana hatlarıyla anlatmaya çalışacağım hikaye de söz konusu yıllarda yazının altındaki nostaljik resimde Running Wild nickini kullanan şahısın başından geçmişti.
Running Wild, o zamanlar oldukça samimi olduğum bir arkadaşım olmasının yanı sıra aşk adamı olmasıyla da adından söz ettiren bir şahıstı. Adamda şeytan tüyü vardı, kızlarla kısa sürede samimiyet kurmasıyla tanınırdı. Ağzı inanılmaz laf yapar, söylediği şeyler doğru da yalan da olsa kendini dinlettirirdi. Hala Kadıköy Reks Sineması'nın civarında "Wacken Festivali'ne otobüs kaldıracağım" diyerek genç rockçılardan para topladığı ve sonra ortadan kaybolduğu hikayesi anlatılmaktadır...
Arkadaşım, bir gün Caddebostan'da çimenlerin üzerinde keyif çatarken Elçin isminde bir kız ile telefonda konuşmaya başladığını anlatmıştı. Çok kafa bir kız olduğunu ve zengin bir aileden geldiğini söyledi.Bunu duyan arkadaşlardan biri, "Hangi Elçin, .....'in arkadaşı mı?" diye araya girdi."Evet"cevabını alınca gülmeye başladı, "Oğlum o kızdan uzak dur" dedi. Running Wild şaşırdı, "Niye lan?" dedi. Eleman da alaycı bir ses tonuyla "Oğlum ben senin yerinde olsam o kıza hiç bulaşmam, uyarmadı deme bak" diye cevap verdi.
Running Wild tabi ki kimseyi dinlemedi ve kızla samimiyetini artırdı. Saatlerce telefonda konuşuyorlar, birbirlerine cinsellik içerikli mesajlar atıyorlardı (Bunları burada yazmasam daha iyi olacak)"Kız çok rahat abi, sınır tanımıyor, her konudan konuşabiliyoruz" diyordu arkadaşım. "Ee ne zaman görüşeceksiniz?" sorularına ise kaçamak yanıtlar veriyordu. Anladığım kadarıyla kız sürekli görüşmek istiyor, arkadaşım da buna pek yanaşmıyordu.Bu işte ters giden birşeyler vardı...
İkili arasında aylarca yaşanan yoğun telefon ve mesaj mesaisinin ardından büyük buluşma 2003'ün güzel bir Temmuz gününde gerçekleşti. Ancak tek bir sorun vardı, buluşmaya arkadaşım yerine ben ve daha önce Yaşanmışlıklar serisinde kendisinden bahsettiğim arkadaşım Credo gidecektik!
O gün yine Caddebostan sahilinde demlenirken Elçin ısrarla Running Wild'a artık görüşme vaktinin geldiği yönünde baskı yapıyordu. Kendisini artık oyalamaması gerektiğini, isterse görüşmek için hemen şu an Caddebostan'a gelebileceğini söylemişti. Bunun üzerine biz de hain arkadaşlar olarak adamı gaza getirmeye başladık. "Oğlum ne kaybedicen ki, macera olur hem" falan derken Running Wild razı oldu, kızı Caddebostan'a çağırdı.
Dakikalar geçtikçe arkadaşımın stresi artıyordu.."Yok abi ben o kızla görüşmek istemiyorum, içimde kötü bir his var" diyip duruyordu. En sonunda kız "Ben geldim, Migros'un önündeyim" diye mesaj atınca iyice panik oldu, bana ve Credo'ya "Ben gidemiyeceğim oraya, siz karşılasanıza onu. Buraya geldiğinde de ben olduğumu söylemezsiniz, başka biri olarak tanıtırsınız" dedi. Kıza ayıp olmasın diye mecburen bu teklifi kabul etmek zorunda kaldık.
Credo'yla sahilden Caddebostan Migros'a doğru yürürken neyle karşılaşacağımıza dair hiçbir fikrimiz yoktu. Elçin, yaz sıcağında simsiyah giyinmiş gotik bir hatun olabilirdi, ya da ailesi zengin olduğu için süslü püslü bir tiki ile de karşılaşabilirdik. Belki de eli ayağı düzgün hanım hanımcık bir kız çıkacaktı karşımıza.
Migros'un önünde bekleyen insanların içinde o olmamasını umut ettiğim tek bir insan vardı ve Murphy kanunlarını doğrularcasına aradığımız kişi tabi ki oydu. Bakışlarım kızın makyajsız gözlerinden tombik yanaklarına, oradan kocaman göbeğine ve son olarak da parmak arası terliklerinin içinden sarkan şişman ayak parmaklarına kaydıktan sonra "Merhaba, Elçin sen misin, ben Serhat, Running Wild'ın arkadaşı" dedim. Benimkilerin 2 katı kadar büyük olan elini uzattı, "Evet benim" dedi. O güne kadar hayatımda gördüğüm en şişman kız ile sahile doğru yürürken hiç konuşmuyorduk..Kızı incitmek istemiyorduk ama bunu nasıl yapacaktık, Akrep Nalan onun yanında daha ince ve bakımlı kalıyordu.
Caddebostan sahilinde birlikte oturduğumuz o sayılı dakikalar ölüm sessizliği içinde geçmişti. Running Wild da oradaydı, ancak kendisini RIDVAN diye tanıtmıştık...Hiç konuşmamışlardı. Zaten kız yanımıza geldikten sonra neredeyse hiç muhabbet olmamıştı. Acıma duygunun yanında gelen bir rahatsızlık hissi ortama hakimdi.
En sonunda Rıdvan(!) "Ben kaçıyorum" diyip Fenerbahçe yönüne doğru yürümeye başlamıştı. Duyduğumuza göre Elçin onun kim olduğunu anlamış ve arkasından pek de hoş olmayan şeyler söylemiş.
Aşağıdaki resimde de olaydan 1 sene kadar sonra konuyla ilgili Mirc ortamında dönen muhabbeti görmek mümkün.
Subscribe to:
Posts (Atom)