Yahu Decoryah demişken, neden bu bloga adını veren grupla ilgili şu güne kadar hiçbirşey paylaşmamışım acaba?
Sunday, September 28, 2014
Grup Kurmuşum Haberim Yok
Birkaç sene önce kendisine Fall-Dark Waters albümünü dinletince "Aabi ne güzel müzik bu ya nerden buluyosun bu grupları" diyerek sıkı bir Decoryah fanı olan dostum Serkan ile (Nam-ı diğer Muhittin) grubun Facebook'ta yer almadığını görünce Decoryah adına bir sayfa açalım demiştik..Çoktan dağılıp gitmiş olan grupla ilgili materyal bulmak zor olduğundan arada albüm kapaklarından scan edilmiş resimleri, şarkıların Youtube videolarını falan paylaşıyorduk..Zamanla grubun takipçi sayısı artmaya başladı.."Yeni albüm çıkacak mı?" falan diye soranlar oldu, geyik muhabbetleri yapıldı..Ancak hiçbiri geçenlerde Mariusz Polanski adında Polonyalı bir fanın attığı şu mesaj kadar eğlendirmedi beni:
Adamı kırmamak için röpörtajın taranmış halini istedim, hemen gönderdi sağolsun..
Adamı kırmamak için röpörtajın taranmış halini istedim, hemen gönderdi sağolsun..
Sunday, September 14, 2014
23 Sene Önce Bugün / Bizi Sevenleri Üzmeyelim Baba
80'li yılların sonlarına doğru 5-6 yaşlarındayken Cevad Prekazi ve Tanju Çolak'ın Avrupa Kupalarında attığı goller, sarı-kırmızı parçalı formanın güzelliği ve biraz da aile baskısı sayesinde Galatasaray'lı olmuştum.Kısa sürede futbola o kadar bağlanmıştım ki aileyi ayrı tutarsak Galatasaray sevgisinden daha kuvvetli bir sevgi olamayacağına inanıyordum..O dönemde televizyondan şifresiz olarak yayınlanan maçları kaçırmazdım.Maç radyodan anlatılıyorsa da ne yapar eder bir radyo bulup başına otururdum..Rakip takımlar kalemize geldiklerinde kalbim korkudan küt küt atar, bizim takım gol attığında ise genellikle sessizce sevinirdim (Bazen çeşitli şımarıklıklar yapmıyor değildim tabi)
90'lı yılların başı benim Galatasaray'a çılgın bir tutkuyla bağlanmış olduğum zamana denk gelir..Hafta sonu Galatasaray kazanmışsa Pazartesi sabahları sınıfa gururla girer, kaybetmişse Pazar geceleri sınıf arkadaşlarımın ertesi gün söyleyecekleri alaycı sözleri düşünüp uyuyamazdım.(Hala pazar günlerini sevmiyor olmamın bir nedeni de bu sanırım)
Galatasaray, Beşiktaş'ın buz adam Gordon Milne önderliğinde ligi domine ettiği 90'lı yıllara pek iyi başlayamamıştı.89-90 sezonunu şampiyon Beşiktaş'ın 12 puan gerisinde 4.bitirmiştik.90-91'de Beşiktaş'la girdiğimiz şampiyonluk yarışını 5 puan geride 2.olarak tamamlamıştık..Galatasarayiçin sıkıntılı yıllardı..
91-92 sezonuna bir önceki sezonun devre arasında transfer edilen rüzgarın oğlu Kosecki, Romanya'dan gelen enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen orta saha Rotariu ve ilerleyen yıllarda birer Galatasaray efsanesi olacak genç yetenekler Tugay Kerimoğlu ve Bülent Korkmaz'lı kadromuzla iddialı girmiştik.İlk hafta Sarıyer'i Erdal ve Arif'in (Evet, bildiğimiz kendini sürekli yere atan Arif) kafa golleriyle 2-0 geçmiş, 2.haftada Kosecki'nin çaprazdan uzak mesafeden attığı şahane golle Ankaragücü'nü 1-0 yenmiştik..
14 Eylül 1991 Cumartesi günü ligde 3.hafta maçında Ankara'da Gençlerbirliği ile oynayacaktık.Maç, misafirlerimizle birlikte üst katımızda oturan rahmetli halamların evinde izlenecekti.Öğlen 12 gibi halamlara çıktım..(Maçlar o yıllarda genellikle 14:00-15:00 gibi saatlerde başlıyordu)Tek kanallı televizyon açıldı ve TRT-1 haber bülteninde ilk haber olarak eski Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay'ın gerçirdiği trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiği haberini yayınladı..
Metin Oktay'ın adını duymuştum ama futbolu yaklaşık 20 sene önce bırakmış olduğu için hiç izleme fırsatı bulamamıştım.O yıllarda teknoloji de o kadar ilerlemiş değildi, internetin henüz icat edilmediği dönemde tek kanallı TV'den eski maçlarla ilgili görüntülere ulaşmak neredeyse imkansızdı.
Başvurabileceğim tek bilgi edinme kaynağı büyüklerimin hafızalarıydı..Odada bulunan babama ve dayıma dönerek "Metin Oktay nasıl bir oyuncuydu?" diye sordum..
"Her açıdan gol atabilen müthiş bir golcüydü..Kafa toplarına zımba gibi vururdu..Defalarca kere gol kralı olmasının yanı sıra gelmiş geçmiş en beyefendi ve mütevazi futbolcuydu..Kendisine ne kadar faul yapılsa, tekme atılsa da hiç sesini çıkarmaz; rakiplerine ve onların seyircilerine her zaman saygı gösterirdi." şeklinde bir yanıt aldım...
Bir süre sonra maç başladı ama benim kafamda Metin Oktay vardı.Futbol oynadığım zaman kendime örnek alacak kişiyi bulmuştum..Kim olursa olsun her zaman beraber oynadığım kişilere saygı gösterecek, futbol yüzünden asla kimseyle tartışmayacak ve kavga etmeyecektim..
Galatasaray, o maça Metin Oktay'ın vefatı nedeniyle siyah formayla çıkmıştı..Futbolcuların da akılları Taçsız Kral'da mı idi bilinmez, pek iyi oynayamamıştık..Maç, 0-0 berabere bitmişti..
O günden itibaren oynadığım her mahalle maçında, alman kalede, gazozuna ya da parasına yapılan turnuvalarda ve halı saha maçında aklımda Metin ve onun kişiliği vardı..Kimseyle dalaşmamayı, dalga geçmemeyi, küfürleşmemeyi; sadece oyunumu oynayıp sahadan (Ya da okul bahçesi gibi saha olarak nitelendirilebilecek diğer yerlerden) kimseyi incitmemiş olarak ayrılmayı kendime vazife edindim..
Bugün Metin Oktay'ın vefatının ardından tam 23 sene geçmiş (Bu arada bugün de Eskişehir ile 0-0 berabere kaldık) ve günümüzün parayı görünce sapıtan, karaktersiz, saygısız futbolcularına bakınca "Bir daha onun gibi bir futbolcu daha gelir mi?" sorusuna olumlu bir yanıt vermek imkansız hale geliyor.
Huzur içinde yat, ağları yırtan efsane golünü anlatırken bile ezeli rakibimiz Fenerbahçe'nin büyüklüğüne vurgu yapan, kendisini transfer etmek isteyenlere önüne bir tomar para konmuş olmasına rağmen "Bizi sevenleri üzmeyelim baba" cevabını vererek paranın herşey olmadığını gösteren Galatasaray aşığı güzel insan...
90'lı yılların başı benim Galatasaray'a çılgın bir tutkuyla bağlanmış olduğum zamana denk gelir..Hafta sonu Galatasaray kazanmışsa Pazartesi sabahları sınıfa gururla girer, kaybetmişse Pazar geceleri sınıf arkadaşlarımın ertesi gün söyleyecekleri alaycı sözleri düşünüp uyuyamazdım.(Hala pazar günlerini sevmiyor olmamın bir nedeni de bu sanırım)
Galatasaray, Beşiktaş'ın buz adam Gordon Milne önderliğinde ligi domine ettiği 90'lı yıllara pek iyi başlayamamıştı.89-90 sezonunu şampiyon Beşiktaş'ın 12 puan gerisinde 4.bitirmiştik.90-91'de Beşiktaş'la girdiğimiz şampiyonluk yarışını 5 puan geride 2.olarak tamamlamıştık..Galatasarayiçin sıkıntılı yıllardı..
91-92 sezonuna bir önceki sezonun devre arasında transfer edilen rüzgarın oğlu Kosecki, Romanya'dan gelen enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen orta saha Rotariu ve ilerleyen yıllarda birer Galatasaray efsanesi olacak genç yetenekler Tugay Kerimoğlu ve Bülent Korkmaz'lı kadromuzla iddialı girmiştik.İlk hafta Sarıyer'i Erdal ve Arif'in (Evet, bildiğimiz kendini sürekli yere atan Arif) kafa golleriyle 2-0 geçmiş, 2.haftada Kosecki'nin çaprazdan uzak mesafeden attığı şahane golle Ankaragücü'nü 1-0 yenmiştik..
14 Eylül 1991 Cumartesi günü ligde 3.hafta maçında Ankara'da Gençlerbirliği ile oynayacaktık.Maç, misafirlerimizle birlikte üst katımızda oturan rahmetli halamların evinde izlenecekti.Öğlen 12 gibi halamlara çıktım..(Maçlar o yıllarda genellikle 14:00-15:00 gibi saatlerde başlıyordu)Tek kanallı televizyon açıldı ve TRT-1 haber bülteninde ilk haber olarak eski Galatasaraylı futbolcu Metin Oktay'ın gerçirdiği trafik kazası nedeniyle hayatını kaybettiği haberini yayınladı..
Metin Oktay'ın adını duymuştum ama futbolu yaklaşık 20 sene önce bırakmış olduğu için hiç izleme fırsatı bulamamıştım.O yıllarda teknoloji de o kadar ilerlemiş değildi, internetin henüz icat edilmediği dönemde tek kanallı TV'den eski maçlarla ilgili görüntülere ulaşmak neredeyse imkansızdı.
Başvurabileceğim tek bilgi edinme kaynağı büyüklerimin hafızalarıydı..Odada bulunan babama ve dayıma dönerek "Metin Oktay nasıl bir oyuncuydu?" diye sordum..
"Her açıdan gol atabilen müthiş bir golcüydü..Kafa toplarına zımba gibi vururdu..Defalarca kere gol kralı olmasının yanı sıra gelmiş geçmiş en beyefendi ve mütevazi futbolcuydu..Kendisine ne kadar faul yapılsa, tekme atılsa da hiç sesini çıkarmaz; rakiplerine ve onların seyircilerine her zaman saygı gösterirdi." şeklinde bir yanıt aldım...
Bir süre sonra maç başladı ama benim kafamda Metin Oktay vardı.Futbol oynadığım zaman kendime örnek alacak kişiyi bulmuştum..Kim olursa olsun her zaman beraber oynadığım kişilere saygı gösterecek, futbol yüzünden asla kimseyle tartışmayacak ve kavga etmeyecektim..
Galatasaray, o maça Metin Oktay'ın vefatı nedeniyle siyah formayla çıkmıştı..Futbolcuların da akılları Taçsız Kral'da mı idi bilinmez, pek iyi oynayamamıştık..Maç, 0-0 berabere bitmişti..
O günden itibaren oynadığım her mahalle maçında, alman kalede, gazozuna ya da parasına yapılan turnuvalarda ve halı saha maçında aklımda Metin ve onun kişiliği vardı..Kimseyle dalaşmamayı, dalga geçmemeyi, küfürleşmemeyi; sadece oyunumu oynayıp sahadan (Ya da okul bahçesi gibi saha olarak nitelendirilebilecek diğer yerlerden) kimseyi incitmemiş olarak ayrılmayı kendime vazife edindim..
Bugün Metin Oktay'ın vefatının ardından tam 23 sene geçmiş (Bu arada bugün de Eskişehir ile 0-0 berabere kaldık) ve günümüzün parayı görünce sapıtan, karaktersiz, saygısız futbolcularına bakınca "Bir daha onun gibi bir futbolcu daha gelir mi?" sorusuna olumlu bir yanıt vermek imkansız hale geliyor.
Huzur içinde yat, ağları yırtan efsane golünü anlatırken bile ezeli rakibimiz Fenerbahçe'nin büyüklüğüne vurgu yapan, kendisini transfer etmek isteyenlere önüne bir tomar para konmuş olmasına rağmen "Bizi sevenleri üzmeyelim baba" cevabını vererek paranın herşey olmadığını gösteren Galatasaray aşığı güzel insan...
Thursday, September 11, 2014
Düzenin Adamlarının Hayvanları Sevdiği Görülmemiştir..
"Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlarına nasıl davrandığıyla anlaşılabilir"
MAHATMA GANDHİ
Wednesday, September 03, 2014
İz Bırakan Sahneler - 2 / Carlito's Way: You Think You're Big Time?
"I'm reloaded! Okay? Come on in here, you motherfuckers! Come on, I'm waitin' for ya! What, you ain't comin' in? Okay, I'm comin' out! Oh, you up against me now, motherfuckers! I'm gonna blow your fuckin' brains out! You think you're big time? You gonna fuckin' die big time! You ready? HERE COMES THE PAIN!"
Etiketler:
Al Pacino,
Brian De Palma,
Carlito's Way,
Sinema
Tuesday, September 02, 2014
Pre-Sosyal Medya Döneminden Kalma Bir Yazı
Her ne kadar içinde yaşadağımız dönemde kaygılarını, heyacanlarını, etkile(n)diklerini, saplantılarını eline bir kalem alarak kağıtlara dökerek rahatlamaya çalışan pek insan kalmamış olsa da da bir zamanlar Facebook, Twitter ve Blogger'ın piyasada olmadığı gerçeğini unutmamak lazım. Peki insanlığın "sosyal medya" kavramıyla henüz tanışmamış olduğu o yıllarda ben ne yapıyordum? En sevdiğim işlerden birisi kırtasiyeden çeşitli defterler alıp sayfalarını bazen sadece kendimin okuyup anlayabileceği ve iç dünyamı yansıtan yazılarla, bazen de dış dünyaya haykırmak istediğim öfkeli satırlarla doldurmaktı. 90'lı yılların sonuna doğru söz konusu defterleri o dönemde samimi olduğum ve kendilerine tamamiyle güvenebileceğim bazı arkadaşlarıma vermeye başlamış; bu vatandaşların da yorumlarını, eğlenceli ya da rahatsız edici buldukları konuları veya bana karşı besledikleri sevgi dolu(!) hisleri aynı defterlerde paylaşmaları neticesinde söz konusu defterler aracılığıyla arkadaşlarımla küçük bir sosyal bağ oluşturmuştuk. (Nereden bilecektik ki kısa bir süre sonra herşeyin klavye başında LIKE, COMMENT, SHARE ya da RETWEET sekmelerine tıklayacak kadar basit olabileceğini?)
1998-2002 arası eskittiğim sayısız defter çeşitli nedenlerle fiziksel olarak artık mevcut olmasa bile zamanında üzerimde etki bırakmış yazılardan bir derleme yaparak bunları Word'a aktarmayı becermiştim. Geçenlerde bilgisayarımın içinde "Geçmiş-Warehouse-Bana Neler Yazılmış?" klasörünün içinde yer alan aşağıdaki yazıyı okuduğumda aradan 14 yıl kadar geçmiş olmasına rağmen ilk kez okuduğumda güldüğüm gibi yine güldüm. Bana bu eğlenceli satırları armağan eden arkadaşım Cem Doğan, umarım sana bu nostaljik postu okumak kısmet olur ve bu acımasız dünyanın ve sahteliklerle dolu sanal alemin içinde sürüklenip gitmeden mutlu yaşamayı başardığımız o son yılları hep yüzünde gülümsemeyle hatırlarsın..
"10 Ekim 2000
Selam Serhat,Hi,
Sevgili Serhat, öncelikle bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için...HADİ LEEN! Leş gibi kokuyo bu be!! Ucuz diye ikinci el bi defter mi alınır be. Neyse fazla hard girmiyim daha en başından. Bi saniye bekleyin de parfüm sıkayım.PISS!PISS!Tamam sıktım.
Kusura bakma çok çirkin yazım var ama zaten sen biliyosun benim yazımı. Gerçi dersanede ve başka yerlerde beni pek yazarken görmedin ya neyse:) Harbiden yazdığın Dörtler günleri harbiden çok kraldı. Hele yazındaki Güneş'le Karadeniz Üni. muhabbeti çok komik. Aslında daha önceki yazıları okurken bi şey farkettim. Sen konuştuğundan daha güzel yazıyosun. Yani hitabet kabiliyetin pek yok,ama yazıda daha sakin kafayla karekterinin tüm özelliklerini katmışsın helal olsun sana.
Bugün Kauntır Sitrike'de nasıl ezildik ama(25-1). Rezil bi sonuç. Ben aslında bu ilk klan maçı öncesi o kadar ümitli ve umutlu ve necdetli ve ayhanlıydım ki anlatamam. Klan diil sanki dünya karması Fenerbahçe gibi abuk subuk keyifsiz bi savaş oldu. Ama gün geçtikçe takım olmayı öğrenicez. Hani Mustafa Denizli diyo ya "Kariyerimi ezdirmem" diye aynen ööle. Neyse bu arada ben senden ayrıldıktan sonra Görsel'e gidip bi maç daha teklif ettim. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış hesabııı. Üstelik ben geceleyin heyecandan uyuyamamıştım. İlk klan maçı diye. Öff ne salak mışım.
OOps. Telefon çalıyo. Kim lan bu. Bekle.
-A sen mişsin. Fuck you .Kime ayı diyon lan sen:P Negro(Nigre)Shit.
Neyse ben senle Begüm'ün aşk yazılarını okuyunca içimdeki ukte dahada büyüdü. Niye kimse benle çıkmıyo ya. Ya ben ne yaptım allahım sanada bana böyle itici bir tip verdin. Var ya Serhat sen tipime bakmadan doğru dürüst karar veren ender insanlardan birisin. Zaten öyle olmasaydın belki de şu son bi sene her dakikası birliktelikle ve kesinlikle kavgasız geçen bu kadar şeyi paylaşamazdık. Ya gene aklıma takıldı. Niye ben kız arkadaş bulamıyorum ya. Şöyle kumral saçlı (Sarışınlar soğuk oluyo) 1.65-1.70 arası, tipi orta halli olan, doğru dürüst karakteri olan bi kız bulamıyorum. İntihar mı etsem acaba. Mok Mok etmiyim. Hayatı seviyorum,dostluk ve dostlar var. Evet Evet I must survive until the death comes. Pek karamsar oldu ya neyse.
Sen şeyi hatırlıyo musun. Geometrici Atabeyle benim aramdaki diyoloğu:
Ben:Hocam bi saniye kenara çekilir misiniz? Tahtayı göremiyorum.
Hoca:Çekiliyim de oğlum. Sen oraya çekil diyosun, bu buraya çekil yazamıyorum diyo. Peki ben nereye gidiyim o zaman.
Ben:Mümkünse dışarı hocam.
Tabii kahkalar falan filan.
Sonra duvar yazısı muhabbetlerini hatırlıyon mu? Allahım ne komikti yaa.
Sonra aklıma Suphi, pardon Necmi, aaah Necati, hastir Kadri, aman Ferdi abi geldi. Kız tavlayabilmek için 1 milyar parayı çöpe atan ve asterix okuyan tek insan .1.80'lik kızların arasında, afedersin dıııt kadar boyuyla karizma yapmaya çalışan laf salatası. Örümcek kafalı herif ya. Böyleleri gelecekten ne umarlar anlaşılmaz yahu.
Şimdi de aklıma Ahmet denen göt geldi. Ulan ben o herifin aşağılamalarına maruz kalcak adam mıydım lan ben. Daatırım ulan orayı. Üç kuruş Ahmet. 3-5 puan fazla aldı diye tacizcilik yapıyo osmanlı delikanlısı tripli külhanbeyi bozuntusu. Ulan o benim kıçımın kılı olamaz ulan.
Neyse aklıma bişey gelmiyo. Yazabilirsem aşağı bi de entel kuntel bi şiir yazmaya çalışıyım. Saol beni de yazanlar listene kattığın için. Thank You. Merci beaucoup. Danke Schön(??) Asla "teşekkür" demem çünkü teşekkür kelimesi arapça. Araplardan ve o bilindik ırktan nefret ediyorum.
[Ice]leon-s.g Cem
Harcanmış bakma bu günlere
Yaşlanınca bir bağın bulunsun dünlere
Hayatta üzülme verdiğin ödünlere
Elbet anlayan olur,gidersin düğünlere(Kim acep???)
11 Ekim 2000
Ya Serhat kusura bakma bi sayfanın daha içine edicem ama. Napiim yani ama. Saat 01.39 a.m ve ben hala uyuyamadım. Yenilgimiz hep aklımda. Number one fm dinledim ve kendi yabancı pop listemi yapmaya karar verdim. Hani sen yapmışsın ya. Bende kendimden bişeyler katıyım dedim. Tabii izin verirsen:) Vermicem bu defteri sana geri. Ha ha şaka yaptım. Hemen nasıl kızdın ama.
CEM DOĞAN'S HİT MUSIC LİST
1-Bon Jovi-It's my life
2-Sonique-Sky
3-Motjo-Lady
4-Melanie C-I turn to you
5-Choyonne-Boom boom
6-Benjamin Diamonds-Do you remember
7-Mark Anthony-When I dream at night
8-Groovejet Spiller-Why don't you feel so good
9-Anastasia-I'm in love
10-(???)-Spanish Guitar
Kusura bakma silgi bulamadım, silcem derken bu güzelim defterin içine ettim(Sorry)"
Subscribe to:
Posts (Atom)