Saturday, October 31, 2009

Mechanic Hippie



Albüm:...And Oceans/The Symmetry Of I,The Circle Of O


Nedir bu seslerin kaçtığı zeminden gelen içe işleyen renkler?
Bu, eski boş gelecek mi?
Yoksa heyecan veren kara tabiat mı?

Renkler içimde dolanıyor.
Aklım kuşatılmış, aşırı doz…
Sessizlik bana şırınga edilmiş…

Bu kırmızı teknoloji fırtınası içinde,
Hepimiz elastik solucanlar mıyız?
Bu paradokssal alanda,
Hiç enerjik atomlar var mı?

Spazmların nüksetmesi bu dansın ritmi olabilir mi?
Bu, neo-kültürel uzay gezisi mi?
Yoksa ebedi ipnoz kontrolü mü?

Yankı, var olmanın bir gölgesi mi?
Yoksa var olmamanın film müziği mi?
Sesler orkestral kabuslar mı?
Yoksa siyah ve beyaz yüzlerin eşanlamlısı mı?

Renkler içimde dolanıyor.
Aklım kuşatılmış, aşırı doz…
Ve beraberinde spazmlar geliyor…

Bu kırmızı teknoloji fırtınası içinde,
Hepimiz elastik solucanlar mıyız?
Bu paradokssal alanda,
Hiç enerjik atomlar var mı?

Feeling Guilty of Being Alive

KENDİMİ SUÇLU HİSSEDİYORUM:

- 27 yaşında olup da sanki 77 yaşındaki biri gibi sürekli kendime "Ah nerede o eski günler" diye sorup durduğum, zamanın tadını çıkarmak yerine geçmişe bağlandığım, özlediğim yıllarla ilgili hatıralarımı paylaşacak kimse bulamadığım ve onları içimde yok olmaya mahkum ettiğim için...

- Bir yandan bu dünyadan hiç bir zaman iyi bir yer olmasını beklemezken bir yandan da yaşamın akışı içinde hak ettiğimi sandığım iyiliklerin karşılığını almayı bekleyip kendi içimde ikileme düştüğüm için...

- Daha Cuma günü sona ermeden Pazar gecesini düşünüp durup dururken huzurumu kaçırdığım, anın kıymetini bilmeyip hep ilerisi için endişe duyduğum, herşeyi uzun vadede düşündüğüm, bu günübirlik dünyada kalıcı zevkler aradığım, "Ya tam olsun ya da hiç olmasın" diye zarar verici bir düşünce biçimine sahip olduğum için...

- Etrafımda iğrenilecek bazı insanlar olduğunu bilmeme rağmen sırf gerginlik çıkmasın diye her seferinde kendimi dizginlediğim, bu güne kadar içimi bastırılmış duygular ile iyice doldurduğum için…

- İnsanlara hak etmedikleri değerleri verme konusunda büyük başarı sahibi olduğum, gerçekten değer verilmeyi hak eden azınlığı da bir şekilde kendimden uzaklaşmayı başardığım için...

- Her gün kendi kendime sorduğum sorulara yenilerinin eklenmesine rağmen bu sorulara verilecek yanıtlar konusunda en ufak bir ilerleme kaydedemediğim, sıradan bir işi yaparken bile aklımın bir köşesinde "Ne için?" cinsinden soruların sorulup durmasına engel olamadığım için...

- Normal insanlar gibi olamadığım, yapamadığım, kimseye birşey kanıtlamak ya da hiçbir yoldan kimseyi etkilemek peşinde olamadığım ,hala müziğe ve bilgisayar oyunlarına para verdiğim ama doğru dürüst giyinmesini bile öğrenemediğim için…

- Dünyada her gün masum insanlar ölürken, insanlar açlık çekerken, başlarını sokacak ev ve karınlarını doyuracak para bulamazken, bir yandan doğa yavaş yavaş yok olurken ben tüm bunların ötesinde karamsarlığın pençesine düşüp egoistçe sadece kendimi kurtarmak istediğim için…


Evet Suçlu Hissediyorum!

Saturday, October 03, 2009

Bloodbirds




"The god of man is a failure
Our fortress is burning against the grain of the shattered sky
Charred birds escape from the ruins and return as cascading blood
Dying bloodbirds pooling, feeding the flood
The god of man is a failure
And all of our shadows are ashes against the grain"

Friday, October 02, 2009

Trajediler Mezarlığı

Bu "hayat" denilen, içine ne amaçla dahil olduğumuzu asla bilemediğimiz ve bilemeyeceğimiz döngünün içinde bulunduğumuz mekanlar ve zamanlar ne kadar sınırlı..Gücümüz fazla bir şeye yetmiyor..Zamanın akışını değiştirebiliyor muyuz?Ne kadar zenginliğe sahip olsak, ne kadar süper bir yaşamımız olsa, bize karşı ne kadar, sevgi, saygı duyulsa da de bir gün "büyük uyku" ya dalıp bu evrenden sonsuza kadar kaybolmayacak mıyız?Göz açıp kapayana kadar geçen bu saçma paradokslarla dolu döngünün içinde kim için ne kadar önem taşıyoruz?Önem veren veya önem verilen kişi olmayı hak etmek için neler yapmak gerekir?Birilerini ve/veya birşeyleri nasıl ve ne amaçla önemsediğimizi merak ediyorum..Soyut olan kavramlar üzerinden kesin konuçlara varmak imkansız..Üstelik tanrı bizi "görecelilik" diye bir ayrıştırıcı özellik ile yaratmış...Kendi adıma olay çok basit..Hala öğrenemedim; neden aslında hiçbirşeyi hak etmeyen, bana hiçbir hiçbir anlamda faydası dokunamayacak kişiler için fedakarlıklar göstermeye, durumu idare etmeye devam ediyorum ki?Ya da ucundan kenarından dahi olsa hiçbirşeyi paylaşamayacağımı bildiğim kişilerle neden yakın olmayı deniyorum acaba?İstediğim bu değil..Öyle bir noktadayım ki neyi istemediğimi gayet iyi biliyorken neyi istediğimden ise emin olamıyorum...Bu günlerde sadece bir parça huzurun eksikliğini mi duyuyorum yoksa elimdekilerin kıymetini bilmeyip boş yere sızlanıyor muyum?Neden hiçbirşey gerçek gibi gözükmüyor gözüme ve hiç kimseden tam anlamıyla emin olamıyorum?Yalnız olduğumu, hatta çoğu zaman hemen herşeyden kaçarak, uzaklaşarak benliğimi içe hapsettiğimi, böylelikle de kendime işkence ettiğimi kabul ediyorum..Ama acaba yanlızlığımdan bir tek ben mi sorumluyum yoksa bunda farklı yaşamsal faktörlerin da etkisi var mı?Sorulacak soru şu: "Acaba kendimi herşeyden soyutladığım için mi dünya bu kadar karanlık ve soğuk bir yer olarak görünüyor yoksa bu ruhsuz dünya üzerinde yaşayan abuk subuk insanlar yüzünden mi hissediyorum bu yalnızlığı"?Ayrıca böylesine arabesk edebiyatı yapmak ne ölçüde doğru?...Kendimi bildiğimden beri kendimi yargılıyorum ve eksiklerimin, yapamadıklarımın bilincindeyim..Ya günün birinde gerçekten kendimi kaybetmek isteseydim ve böyle çok uzaklara gidebilseydim..Tek bir kişi sahici bir gözyaşı döker miydi?Trajedilerin yattığı mezarlığa tek başıma uğurlanmayı istemiyorum..Hatta trajedileri boş tabuta yerleştirip o tabutun çivisini çakmak ve güvenli bir yere doğru uzaklaşmak istiyorum..Ne yapmam lazım durumu biraz olsun kurtarmak için?!