Sunday, January 27, 2013
The Usual Suspects (1995)
Bryan Singer'in yönetmenliğini yaptığı; Kevin Spacey, Stephen Baldwin, Gabriel Byrne, Benicio Del Toro, Kevin Pollak ve Chazz Palminteri'nin baş rolleri paylaştığı The Usual Suspects, her biri farklı alanlarda uzmanlaşmış, suç sosyası kabarık, sıradan gibi görünen 5 şüphelinin sıradışı hikayesidir.
Filmin başında bir geminin havaya uçurulduğunu, tek bir adam dışında içindeki herkesin ölmüş olduğunu görürüz.Ortadaki gizemi çözebilecek tek anahtar hayatta kalan adamın çarpık ve zor anlaşılır hikayesi olacaktır.Macera, olayla bağlantısı olduğu sanılan beş suçlunun polis sorgusuna alınmasıyla başlar ve neyin gerçek neyin kurgu olduğunun çok zor anlaşıldığı baş döndürücü ve insanı hayretler içinde bırakan bir akış içinde devam eder.
The Usual Suspects'i en iyi anlatan ifadeler "Gerçek her zaman en son baktığın yerdedir" ve "Hiçbir şeyin olduğu gibi gözükmediği bir dünyada daha öteye bakman gerekir" cümleleridir.(İkisi de filmin afişlerinde kullanılmıştır) Filmde gerçekler o kadar dolaylı yoldan ve ironik biçimde anlatılmıştır ki, o zamana kadar hiç kimse tarafından görülmemiş olan, hatta bir şehir efsanesi olduğu havası yaratılan kötü adam Kayzer Soze'nin kim olduğunu asla tahmin edemezsiniz..Aslında film boyunca ortada bir Kayzer Soze lafı dolaşır ancak çoğu yerde kendisinden çeşitli imgeler aracılığı ile bahsedildiği için gerçekte öyle birinin var olduğundan ya da senaryonun tamamen düzmece olup olmadığından emin olamazsınız.Hatta filmin sonunda Kayser Soze'nin kimliği ortaya çıktığında şok geçirip "Nasıl böyle oldu?" diye düşünüp durursunuz..
The Usual Suspects; her izlendiğinde farklı detaylar yakalanabilecek, içinde geçen hemen hemen her dialoğun arkasında gizli birşeyler olduğu şüphesi uyandıran ve insanı merak içinde bırakan bir kara film başyapıtıdır.Senaryo ve oyunculuk anlamında kusursuzdur.Kevin Spacey, belki de kariyerinin en başarılı oyunculuğunu sergilemiştir.Ayrıca Kayser Soze'nin kim olduğunu öğrendiğini sanan kendine güveni sonsuz özel ajan Dave Kujan'ın (Chazz Palminteri) filmin sonundaki şaşkın halini özellikle izlemek gerekir..
Filmin en vurucu repliği ise "Şeytanın en büyük hilesi, dünyayı var olmadığına ikna etmesidir" cümlesidir.Adeta filmin kısa bir özeti gibidir..
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
6 comments:
Bir filmin sonu bu kadar muhteşem olursa o film olmaktan çıkar artık. İlginç sona sahip filmlere taktığım şu günlerde ilaç gibi geldi bu yazı. Eline sağlık Serhat :)
Teşekkür ederim:) İlginç son demişken, ben de sana bir tavsiyede bulunayım: Spoorloos..İzlerken tüylerim diken diken oldu..Bu arada Si Puo Fare de gayet başarılıymış =)
Harika. İndireyim :) Ayrıca filmi beğenmene sevindim..
Filmi izledim. Başarılı gerilim örneği. Haneke tarzı rahatsız edicilik vardı ve bunu sevdim. Merak edip, sormak istediğim bir şey var. Sen olsan kahveyi içer miydin? :)
Son derece rahatsız ediciydi.İnsan film boyunca birşeyler olmasını bekliyor ama son ana kadar çaresizce beklemekle yetiniyor, filmi başarılı yapan unsurlardan biri buydu bence:) Soruna gelince; içerdim, çünkü adamın o anda hayattan fazla beklentisi kalmamış olduğu anlaşılıyordu.Bir de sarışın sapığın davranışları herşeye rağmen güven veriyordu..Karısı ve çocuklarının olması durumu yumuşatıyordu..İçerdim yani..(Sonra da belamı bulurdum=)
Merakın insan üzerindeki etkisini oldukça başarılı bir şekilde ortaya koymuş film. Davranışların kişiyi kandırmada ne kadar önemli rol oynadığını. Evet adamın bir beklentisi kalmamıştı ama yine de yaşamaya karşı olan isteği göze çarpıyordu. Psikopat öyle bir yol seçmiş ki, adamın içmeyeceği andaki pişmanlığı ile içtikten sonra başına gelen şeylere karşı "keşke" pişmanlığı aynı düzeyde. Akıllıcaydı.
Post a Comment