Sanki boşlamışım sevgili bloğumu bir süreden beri ama içimdeki bazı hisler tavan tapmadan oturup yazamıyorum. Eskiden bilgisayarımın olmadığı zamanlarda yapacak birşey bulamadığında oturup uzun uzun yazardım. 90'lı yıllardı, odam oldukça sessizdi..Cep telefonum da yoktu, sokaklar oldukça boştu..Ama zaman değişti, e Çelik de değişti..
Bu arada farkettim ki ben sevincimi de üzüntümü de ekstrem sayılabilecek boyutlarda yaşıyorum. Yani gün geliyor ki böyle cıvıl cıvıl hissediyorum kendimi, içim yaşama sevinciyle dolmuş oluyor, "La vita è bella" diyorum ama genellikle kısa bir süre sonra yine karamsarlık, bunaltı ve cevabı bulunamamış sorular alıyor bu olumlu havanın yerini. İki dönem arasındaki geçiş doğrudan ve neredeyse bir anda gerçekleşiyor. 180 derece dönmek dedikleri şeyi yaşıyorum. Umutsuzluğun benliğimi ele geçirdiği zamanlarda iyice dibe vuruyorum (Müzisyen olsam bu zamanlarda en sağlam doom gruplarına taş çıkartacak şarkılar yazarım gibi geliyor) Hayallerimi takip ettiğimde, hoşlandığım bir işi yaptığımda ya da sevdiğim insanlarla birlikte olduğunda da sanki gökyüzüne ulaşmış gibi hissediyorum.
Bu arada bugün okulda yemekhanenin özelleştirilmesini boykot eden kürdo-komünist zümresinden bazı vatandaşlarla enteresan dialoglar yaşadım. Bir anda on kişinin karşısında tek kaldım, uzun zamandır başıma gelmiyordu böyle bir olay. Ama ezik cevaplar vermek yerine dalgaya vurdum işi ve özellikle söylemiş olduğum şu sözler aklıma geliyor hep ve gülümsememe neden oluyor:
(Bu arkadaşlar yemekhanenin özelliştirilmesi nedeniyle yemek fiyatlarının artmasını, herkesi yemekhaneden çıkartmaya çalışarak protesto ediyorlardı)
- "Abicim 2 ay sonra mezun olacağım şurda bırakın da karnımızı doyuralım. 4 sene boyunca okulun hiçbir şeyinden yararlanamadık bari yemekhanesini kullanalım..."
- "Ben de şu ana kadar hep sol partilere oy verdim ama ama bu yemekhane boykotunun solculukla falan ilgisi yok bence..."
- (Böyle solculuk olur mu falan demeleri üzerine)"Ee sizin de böyle kapıda durup içeri girmek isyenlerin yolunu kesmeniz faşistlik o zaman..."
- (Fransa'daki lise hareketinin başarısının hatırlatılması üzerine)"Söyler misin, bizim Fransızlarla tek bir ortak özelliğimiz var mı da böyle birşeyi örnek gösteriyorsun?"
- "İşe yarayacağını bilsem tavır alırdım..."
Sonunda olay mekanından uzaklaşılır, kantinden nugget yenir. Karınlar doyduğu için problem kalmamıştır. Bir kez daha okuldaki solcu geçinen elemanların büyük kısmının neden terörist tipli olduğu sorusu akıllara gelir. Asıl amaçlarının ne olduğu merak edilir. Ve Genesis'in Land Of Confusion adlı parçasının sözleri hatırlanır:
There's too many men,too many people..making too many problems.And not much love to go round..can't you see this is a land of confusion....
2 comments:
ya ama biz satmadık seniii, sadece ben kendi adıma ikna oldum diyebilirim. bi kerecik benim de katkım olsun böyle bi şeye. evet onlar belki kürt koministler, özelleştirmeye karşı çıkarken bi yandan da ülkeyi bölmeye çalışıyolar ama bu konuda hklıydılar yaa=)
iyi hadi bakalım:) ben de sırf macera aradığım için öyle hışımla girdim içeri zaten,mezun olduktan sonra bi anımız olsun diye ehheh
Post a Comment