2000'lerin ilk on yılını deviriyoruz yavaş yavaş..Aslında içinde bulunduğumuz yılları sayıyla ifade etme zorluğu yaşıyoruz.Mesela 80'li yıllar veya 90'lar falan demek kolay da, 00'lı yıllar demez kimse..İkibinli yıllar desek o zaman da mesela 2019 da ikibinli bir yıl oluyor.Ortaya anlam karmaşası çıkıyor.Yetkili merciler düşünmemişler mi hiç bu konuda?
- Geçen gün Bif ile şunu konuşmuştuk..Şu anda adım başı 80'ler, 90'lar partileri yapılıyor..(Ayrıca ne ilginçtir ki bu partilere gidenlerin yüzde sekseni o yıllarda doğmamış olanlar)Acaba biz evlenip çoluk çocuğa karıştığımızda, köprünün altından çok sular akmış olduğunda mesela 10'lar 20'ler partileri falan yapılacak mı?Hiç zannetmiyorum..Çünkü ortada bir parti varsa orada ilk sırada olması gereken şey müziktir.Şöyle bir hafızanızı yoklayın..Genel anlamda müzik denince ilk aklınıza gelen parçalar hangi yıllardandı?Benim aklıma 60 ve 70'lerden klasikler, 80'lerden bolca synth pop şarkısı, 90'lardan da pop-rock tarzında bazı unutulmaz parçalar geliyor..Sonrası yok..2000'li yıllardan aklıma kazınmış olan, yıllara meydan okuyacak on tane bile şarkı hatırlamıyorum..İlerisi için de ümitli değilim..Galiba ölümün çaresinin bulunacağı, Mars'ta kolonilerin kurulacağı zamanlarda insanlar hala 80'ler partileri yapıyor olacaklar...
- İnsan işsiz olunca ne yapıyor?Aslında pek çok şeyi yapamıyor ama tembelliğe alıştığı kesin..Örneğin gece yarıları ayakta olup öğlen uyanmaya alışıyor..İşte böyle gecelerin birinde "Yaşasın yarın iş yok bu iki filmi tekrar izleyebileceğim" diye kendi kendime sevindim, utanmadan aylak aylak gezmenin tadını çıkardım..İlk filmimiz Cine 5'te yayınlanmasına şaşırdığım The 25'th Hour idi..Edward Norton nasıl oynuyor bu filmde (Zilleri takıp şiki şiki yapmıyor tabi)Filmin başdöndürücü bir senaryosu var.Hikaye sondan başa doğru ilerlerken bir anda vites değiştiriliyor ve tam gaz ileri gitmeye başlıyor.Daha ne olduğunu anlayamadan araya duygusal sahneler giriyor ve sonra bir anda filme şiddet hakim olmaya başlıyor.Böyle ustaca bir senaryo ve kurgu görmedim desem yeridir..Bir de Mulholland Drive vardı buna benzer ama o filmden birşey anlamak için dahi olmanız gerekiyordu...
İkinci filmimiz ise TNT ekranlarında tekrar izleme şansı bulduğum, 90'lı yılların unutulmazlarından Speed idi..İnsan o olağanüstü action sahnelerini, Dennis Hopper'ın canlandırdığı süper kaçık bombacı karakteri, bomba yüklü otobüsteki insanların hallerini, araya sıkıştırılmış ince Amerikan espirilerini izlemeye doyamıyor.Galiba "Bir action filmi nasıl olmalı?" sorusuna verilebilecek en güzel yanıtlardan biri bu film..Filme tek eleştirim ise şu: "Koskoca ABD'de bu kadar tamamlanmamış otoyol ve demiryolu olur mu üstat?"
- Buraya iç dünyamla ilgili şeyleri aktarıyorum genelde.Ama şu İsrail-Hamas kapışması hakkında kendimi birkaç şey yazmak zorunda hissediyorum.Öncelikle İsrail ile Filistin arasında değil, İsrail ile Hamas arasında olan bir çatışma bu.Ve bir insan olarak Filistin'in sivil halkı için üzülüyorum.Gazze halkı dehşeti yaşıyor, sürekli korku içinde.Bu bizim de başımıza gelebilirdi, barış içinde geçirdiğimiz her günün kıymetini bilmeliyiz..Birileri ordaki masum insanlara yardım etmeli..Ancak şunları da unutmamak gerekir:
Hamas çok barışsever bir örgüt mü?Saçma ideolojileri uğruna İsrail halkının üzerine roket göndermekten çekinmiyorlar.Geçmiş yıllarda İsrail'de sayısız bomba patlatıp yüzlerce kişiyi katlettiler.O zaman neden tepkisiz kaldı herkes?Türkiye'nin sırf müslüman ülke diye Filistin için kendini parçalamasına anlam veremiyorum.Filistin'in bize şu güne kadar ne faydası olmuş ki?Üstelik Hamas'ın ilerde şartlar değiştiği taktirde Türkiye'de de terör eylemleri düzenleme ihtimali var.Onlar; müslüman geçinen, islam uğruna savaş verdiğini zanneden ama islam'ı bütün dünyaya kötülemekten başka bir işe yaramayan tehlikeli bir cahiller ordusu.Kesinlikle yok edilmesi gereken bir örgüt ve zaten İsrail'in çabası da bu yönde.Kim durup dururken komşu ülkesini işgal eder?Bir de bu AKP hükümetine söyleyecek söz bulamıyorum.Ağır biçimde eleştirdikleri İsrail, Türkiye'nin en çok silah satın aldığı ülkelerden biri..Madem bu kadar karşısınız onlara, o halde hiçbir ticari ilişki içine girmemeniz lazım..
1 comment:
kuzum, yazmayalı o kadar uzun zaman olmasının yanı sıra tabi yazılanları da okumamışım uzun zamandır. ben de şu 00'lar ile ilgili bir şey eklemek istiyorum; bence artık yavaş yavaş mekanikleşen ne bileyim tek tipleşen bir müzik türü söz konusu, belki 10'lar ve 20'lerde bu artarak çoğalabilir. şimdi baktığımızda, bana death metal diye dinlettiğin bir şarkı bariz elektronik, melodik, entruman ağırlıklı bir şey yani, metal falan değil o, diğer alanlara baktığında da bir elektronik furyasıdır gidiyor. artık müzik bile bilgisayardan yapılabiliyor hatta. hiç müzik aletin olmasa, bilgisayar sistemleriyle müzik yapabiliyorsun. ama ne oluyor tabii, her şeyde olduğu gibi bunda da duygu kalmayacakyakında. çünkü neden, gün geçtikçe popülerleşiyor her şey, hatırlarsan o gün nerde o kaset çektirdiğimiz günler diye de konuşmuştuk, şimdi her şeye ulaşmak o kadar kolay ki...falan filan
savaş konusuna gelince; bence çocuklara militan kıyafetleri giydirip gösterilerde en ön saflarda savaş ve düşmanlık afişleri taşıtmak, en az kadın ve çocukları öldürmek kadar iğrenç bir şey. bir yerden başlanabilir barışa bence, bunun en güzel yolu da çocuklara savaşı öğretmemektir, dünyada bu kadar paylaşılmaz olan nedir bilmiyorum, ve bu durum cidden yıpratıyor beni...
esen kal.
Post a Comment