Sunday, June 01, 2014

Arthur Schopenhauer İle Yaşam Bilgeliğine Devam

"Yaşam bilgeliğinin önemli bir noktası, biri diğerine zarar vermesin diye dikkatimizi biraz bugüne biraz da geleceğe yöneltişimiz arasındaki orantının doğruluğuna dayanır.Çoğu kimse fazlasıyla bugünde yaşar, bunlar düşüncesizlerdir; bazıları da fazlasıyla gelecekte yaşarlar, bunlar da korkaklar ve endişelilerdir.Bir kimsenin doğru ölçüyü tutturduğu ender görülür.Planlarla ve kaygılarla, sadece ve sonsuza dek gelecekle meşgul olmak yerine ya da kendimizi geçmişe özleme adamak yerine, tek gerçeğin ve tek kesin olanın bugün olduğunu asla unutmamalıyız; buna karşılık gelecek hemen hemen her zaman onu tasarladığımızdan başka türlüdür; geçmiş de başka türlüydü; ve her ikisinin de bir bütün olarak, bizim zannettiğimizle çok az ilgisi vardır.Çünkü nesneleri gözde küçülten uzaklık, onları düşüncede büyütür.Biricik doğru ve gerçek olan şimdiki zamandır: Bu, gerçek olarak doldurulan zamandır ve varoluşumuz sadece bu zamanda yer alır.Bu yüzden bu zamanı daima neşeli bir karşılamaya değer görmeli ve bunun sonucunda katlanılır ve dolaysız aksiliklerden ya da acılardan bağımsız her saatinin tadını olduğu gibi çıkarmalı, yani onu geçmişteki yanlış umutlar hakkında surat asarak ya da gelecek için kaygılanarak berbat etmemeliyiz.Çünkü mevcut iyi bir saati kendinden uzaklaştırmak ya da geçmişe yönelik hoşnutsuzluk ya da gelecek olana yönelik kaygı yüzünden bu saati bile bile mahvetmek budalalıktır.

Gelecek kötülüklerden, ancak kesin olanlar ve ortaya çıkma zamanı belli olanlar bizi huzursuz kılabilirler.Bunların sayısı da çok azdır: Çünkü kötülükler ya sadece mümkündürler, en fazla olasıdırlar; ya da zaten kesindirler; ancak ortaya çıkma zamanları bütünüyle belirsizdir.Bu iki tür kötülüğü düşünmeye başlarsak, artık bir saniye bile huzur içinde olamayız.Demek ki, yaşamımızın huzurunu kesin olmayan ya da belirsiz kötülüklerle bozmamak için onları hiç gelmeyeceklermiş gibi görmeye alışmalıyız; kesin olanların da hemen gelmeyeceklerini düşünmeliyiz."



İlgili yazı


No comments: