Saturday, January 26, 2013

İnsan...



(Not: Alıntıdır..Murat Adanç tarafından Aralık 1991'de yazılmış olup yazarın 64'ler dergisindeki Mac Adventure köşesinde yayınlanmıştır.)


Bomboş bir dünya düşünün, yardımcı olacaksa bizim dünyamızın ilk zamanlarını düşünün.İlkel milkel birkaç canlı türü daha el değmemiş bakir dünyalarının üstünde kendi sıradan yaşamlarını sürdürüyorlar.Şimdi bu tabloya bir de daha evriminin en başındaki insanoğlunu ekleyin.Herkesin tek derdi karnını doyurmak ve kendi soyunu devam ettirmek.İşte karanlık gecelerde özlemini çektiğim, bir an için gözümün önünde görünüp kaybolan düşünce bu.Bu kırmızı dünya (Nedense hep kırmızıdır) beni inanılmaz derecede çeker.Monoton olabilir, belki de çoğunuzu kusturacak kadar ilkeldir ama benim aradığım utopia'ların başında bu gelir.Bu dünyanın döngüleri kendi çapında gider durur ta ki o ağzından yağ damlayan insan denen yaratık en büyük silahının, yani biçimsiz kafatasının içindeki beyninin güçlerinin farkına varana dek.O noktadan sonra herşey bir anda değişir, bütün dengeler bozulur, huzur gider, kaos gelir, utopia gider, cehennem gelir.Benim ufak oyuncağımın sonu gelmiştir artık, deyim yerindeyse "Maymunun gözü açılmıştır".İnsan, insanlığını gösterir ve herşey yıkılır...

İlk işi sağına soluna sataşmak olur.Çünkü insanlar aç gözlüdür.Diğer yaratıklar ihtiyaçları olanı alırlar ve etraflarını rahat bırakırlar.İnsan ise hepsine ve de herşeye sahip olana kadar rahat etmez.Yaratıcı olduğunu sanır, başka şeylere kullansın diye verilen zekasını kullanarak kendine yeni evler, yeni araçlar yapar.Herkes de bunun insanın yaratıcılığından kaynaklandığını sanar, bana sorarsanız insanın icad ettiği ve yaptığı herşeyin altında kalbini kemirip duran açgözlülüğü yatar.Gerekirse kendi soyundakilere zarar verir, onları öldürür çünkü o agresiftir ve bana sorarsanız herhangi bir hayvandan çok daha vahşidir.Bırakın çıkarı zevk için bile öldürebilir.

Mağarasının köşesinde dolu midesini başkalarının rahatını bozmak için icad ettiği ateşin köşesinde ısıtan insanın aklı bu sefer çok daha çarpık şeylere kayar.Hayalleri geliştikçe etrafına verdiği zarar da artar.Zevkli bulduğu herşeyi, sonuçlarını veya kötü yanlarını hiç düşünmeden anında yapar, çünkü insan iradesizdir.Belki de etrafınızda gördüğünüz her kötülüğün, her çarpıklığın, her bozukluğun en dibinde bu yatar.Zekası veya mantığı onu ne kadar durdurmaya çalışırsa çalışsın insan asla ihtiraslarının peşini bırakmaz.Burda bahsettiğim problem sabah saatiniz çalınca yataktan kalkabilmek değil, hayatta istediğiniz şeyleri elde etmeye çalışırken onların kölesi olmaktır.İnsan paranın kölesidir.Onu kendi icad etmiş olsa bile yaptığı herşeyi sırf parayı elde edebilmek için yapar.Yalan söyler, çalar, çırpar, köpekler gibi çabalar ve hatta öldürür.İnsan zevkin kölesidir, kendini öldüreceğini bile bile hiçbir zevkinden kolay kolay vazgeçmez.İçki içer, sigara içer, geberene kadar tıkınır, her zaman daha büyük zevklerin peşinde koşar.İnsan toplumun kölesidir, etrafındakilerin gözüne biraz olsun girebilmek için kendinden uzaklaşır, onları memnun edecek şeyleri yapar, onların istediği gibi giyinir, konuşur, yaşar.İnsan fazlalığın kölesidir, sade olan hiçbirşeyle yetinmez, her zaman daha aşırısını ister.İnsan ölümün kölesidir, ondan korkar, gizli gizli ona özlem duyar ma ondan kurtulmak için gerekirse ruhunu bile satar.

İşte böyle, insan kendi yeteneklerinin farkına vardığından beri bitmek bilmez bir açgözlülük içinde icad eder, üretir ve sonra kendi yaptıklarının kölesi olur.Zararı sadece kendine olsa iyi, insan kendine sunulan doğayı acımasız bir şekilde kullanır, harab eder, sonra da doğa kirleniyor diye zırlar.Bir de benim en gıcığıma giden özelliklerinden biri, insan insanı etkilemeye çalışır.Kendi haline bırakılsa belki de kendisinden iyi ve üstün olacak bir bebeği kendi kalıplarına sokabilmek için gerekirse döver, kendine göre eğitir ve o zavallı bebek aynen kendi gibi olana kadar rahat etmez.Bütün bunların altında insanın iradesizliği yatar, iyiyle kötüyü ayıracak kadar beyni olsa bile insan asla hayır diyemez ve her zaman kafasına uyanı yapar.

Peki ben kim oluyorum da konuşuyorum?Ben de bir insanım, hepimiz insanız.Hepimiz aynı yapıdayız ve aynı kötü özelliklere sahibiz.Benim görebildiğim tek umut en azından birşeylerin yanlış olduğunu hissedebiliyoruz ama elimizden birşey gelmiyor.Biz kendi iradesizliğimizin cehennem ateşinde kavrulmaya mahkum birer ruhuz...

No comments: