Sunday, September 16, 2012
The Story's Over When The Crowds Are Gone
İlk gittiğim metal konseri 1998 yılında eski bir disko olan Andromeda'da düzenlenen Kreator&Samael konseriydi. Her açıdan çok değişik bir deneyimdi benim için .Öncelikle biraz korkmuştum çünkü yaşım küçüktü ve herkes bana ve yanımdaki arkadaşlarıma "ergen metalci velet" gözüyle bakıyor gibiydi. En büyük sorun ise mekanda yüzlerce kişi bulunmasına rağmen havalandırma sisteminin çalışmamasıydı. İçeride her geçen dakikada nefes almak zorlaşıyordu ve konserin sonunda tişörtümü üzerimden çıkartıp sıktığımda terlerin şapır şapır yere aktığını hatırlıyorum. Ben şahit olmadım ama bu konserde bir kişinin aşırı sıcaktan kalbinin durduğu ve hastaneye kaldırıldığı söylenir. Unutulmayacak bir başka hatıra ise o sıralarda elektronik müziğe ilgi duymaya başlayam Samael'in konserin bir bölümünde tamamen sample'lardan oluşan bir bölümü çaldığı sırada seyirciden yükselen "S....miş Samael" tezahuratı idi.."Demek ki davayı satan, metalden uzaklaşan gruplar hep böyle eleştiriliyor" diye düşünmüştüm çocuk kafamla...
Metal müzik konserleri Türkiye'de 1990'ların sonunda itibaren sıklaşmaya başladı ancak düzenlenen konser sayısı dünya ülkeleri ile karşılaştırıldığında çok düşüktü. (Bunun sebeplerinden sonraki paragraflarda bahsedeceğim) Yıllardır elimden geldiği kadar sevdiğim grupların konserlerinde bulundum. Bu esnada metal konserleri öncesinde ve sırasında yapılması ve yapılmaması gereken davranışları öğrendim. Örneğin konserin yapılacağı yere saatler öncesinden gidip kapının önünde beklemek bir anlam ifade etmiyordu. Çünkü kapılar açıldığında "grubu yakından görücem" diye en öne gitsen de bir süre sonra arkalardan bir sürü azgın metalci yardıra yardıra gelip en öne geçiyordu. Çoğu zaman yerimi kaybedip arkalara çekilmek zorunda kalıyordum. Ayrıca hiçbir metal konseri zamanında başlamıyordu. (Bazı konserlerde bir, iki saat hatta bundan da uzun süre grupların çıkmasını beklediğimi hatırlıyorum) Bu yüzden artık metal konserlerine mümkün olduğu kadar geç gidiyorum. Erken gelmişsem de kuyrukta beklemektense civarda demlenmeyi tercih ediyorum..Bir de siz siz olun, Maslak Venue'de düzenlenen konserlerde oradaki oto sanayi bölgesinde çalışan heriflerle tartışmaya girmeyin, bir anda toplanıp saldırıya geçebiliyorlar...(Karşılarında pek hoşlanmadıkları tipten adamlar görünce de daha saldırgan oluyorlar)
Türkiye'de düzenlenen metal konserleri ile ilgili öğrendiğim acı gerçek ise hiçbir konserin sold-out olmadığı ve olamayacağı idi. Grupların dünya çapındaki fan kitlelerini ve konserlerine gelen ortalama seyirci sayısını düşündüğümüzde ortaya çok komik rakamlar çıkıyordu. Pek çok yerde stadyum dolduran gruplar Türkiye'de köhne mekanlarda berbat bir ses sistemi ile bir avuç insana çalmak durumunda kalıyorlardı. (Örneğin Türkiye'ye ilk defa gelen Sodom gibi baba bir gruba sadece 600 kişi gidiyor, Paradise Lost gibi metal müzik tarihinde önemli bir yere sahip olan bir grup Kemancı'da 150 kişiye bar konseri veriyordu) Türkiye'de metal konserlerine katılımın bu kadar düşük olmasının en önemli sebebi bilgi eksikliği olmalı..Maalesef birçok önemli grubun değeri Türkiye'de hiçbir zaman bilinemeyecek ve belli tarzlarda hep aynı gruplar ilgi görmeye devam edecek. (Opeth, Blind Guardian, Dream Theater vs..) Dediğim gibi bu ülkede metal müzik dinleyen insanların çoğunun yeterli bilinç ve bilgi birikimi sahibi olduklarına inanmıyorum. Pek çok dinleyici sadece günümüzün trend olmuş gruplarını takip ediyor. Geçmişin iz bırakmış efsane isimlerini ve günümüzün çok bilinmeyen cevherlerini merak eden pek yok..
Türkiye'deki metal konserlerine katılımın düşük olmasının bir başka sebebi de insanların pintiliği kanımca..Gezmeye tozmaya, boğazına, üstüne başına fütursuzca para harcayan adamların nedense bir konser biletine 40 TL verirken elleri titriyor. Mümkünse çevresini kullanıp davetiye bulmaya çalışıyorlar. Bulamazlarda ya "Bu gruba o kadar para çok" diyip, ya da konser mekanının ses sisteminin kötü olduğunu ve bu şartlarda orada konser izlenmeyeceğini falan bahane edip ortada gözükmüyorlar. Oysa ki benim sevdiğim grupların konserine bilet aldığımda içimi bir tatmin duygusu kaplıyor. Gruba bir faydam dokunduğuna, bundan sonra yapılacak yeni konserler için organizatörlere cesaret verdiğime inanıyorum. Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum ama ben gitmezsem, öteki gitmezse, beriki gitmezse yakında organizatörler getirecek hiçbir grup bulamayacaklar gibi geliyor. Ha bir de, "param yok" diyip konsere gelmeyen adam yalan söylüyordur. Gerçekten o grubu izlemek isteyen adam bir şekilde para bulur izler..(Gerekirse konser alanında bekleyen insanlardan bilet parası istenebilir)
Geçen Cuma Helstar'ı izledikten sonra (Bir başka postta konseri ayrıca değerlendirmek niyetindeyim) böyle bir yazı yazasım geldi. Bu vesile ile şu güne kadar izlediğim grupların bir listesini yapma fırsatı buldum. 14 senede toplam 44 grubu izlemişim. Pek az, değil mi? Avrupa'da adam bir büyük festivalde bu kadar grup izliyor zaten..Neyse, Türkiye standartları ile dünya standartlarını karşılaştırmak her yerde olduğu gibi burada da yanlış. Tek elimden gelen, konser vermeye gelen sınırlı sayıda gruba ve zarar ettiği halde hala bir şeyler yapmaya çalışan birkaç organizatöre destek vermeye devam etmek. Belki ileride de Helstar gibi sürpriz isimler ile karşılaşırız, kim bilir...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
Müthiş bir yazı olmuş üstadım, duygularıma tercüman olmuşsun, görüşmek üzere selamlar sevgiler
Teşekkür ederim üstad..Aradan tam 1 ay geçtikten sonra Onslaught'ta aynı mekanda buluşmuş olduk :) Selamlar...
Post a Comment